Funda Çoban'ın 2015 Basımı "SOKAK SİYASETİ” Kitabına tekrar bir göz attım!
Kabul etmek gerekir ki, zaman geçtikçe okuduğumuz bir kitap veya makale bir süre sonra unutulup gidiyor.
Funda Çoban Kitabında; “Gündelik hayatta hangi araçlarla nasıl politik aktörler oluyoruz?” sorusuna yanıt arayan Sokak Siyasetinin üç temel unsurundan bahseder.
Siyasetin kurucu öğelerinden tutun da kollektif eylemden, sokak siyasetine, Berlin'de Grafitller ve işgal evleri, proje evleri geniş bir çalışma alanı oluşturur.
Yazarın siyaseti yeniden düşünmeye çağrı niteliğindeki bu önemli katkısının toplumsal muhalefet ve onun ana damarı olan sınıf mücadelesine kadar evrilir gider"
Bu bakış açısından sonra aklıma şu düşünce geldi:
Aksaray'da siyaset yapmak ile yazarın bize sunduğu siyasi çalışma anlamında bir benzerlik varmıdır?
Öyle ya; siyasette 24 saatin bile çok uzun bir zaman dilimi olduğuna işaret eden büyüklerimizin bu tembihini de gözönünde bulundurarak kendimi sokağa attım.
Çarşı esnafının yoğun olarak sohbet ettiği çay ocaklarında birkaç günümü geçirdim. Tabi laf dolaşıp son seçimlere geldi dayandı.
Geçmiş siyasi kimliğimizden olacak ki ilk önce masaya CHP yatırıldı.
Herkes kendi üslubu ölçüsünde fikirlerini söyledi. Bana göre en belirleyici vuruş noktası şu şekilde gelişti:
Bir arkadaş CHP mensupları için “çok kibirli ve yükseklerden insanları izliyorlar” eleştirisi ile başlayarak şu soruyu sordu; “Siz özellikle seçimden sonra sosyal medyada AKP ve ona oy veren insanları "makarnacı", "karnını kaşıyan adam", “bu kadar haksızlığa, zamma, rüşvete karşı nasıl hala oy verirsiniz, iyi oldu” gibi yaklaşım içerisindesiniz. “Tamam biz öyleyiz diyelim ama siz hiç aynaya bakıyor musunuz?” diye sordu.
Bende, “Buraya siyasi kimliğim ile gelmedim, sizi dinlemeye geldim” desem de kendimce bir şeyler anlattım.
Ondan sonra aynı arkadaş bana göre en can alıcı sorusunu patlattı:
“Maksat hadi biz öyleyiz de siz aydın bilgilisiniz diyelim. Siz neden onbeş sefer seçim kaybeden Genel Başkanın peşinden gidiyorsunuz?”.
Aklıma kitaplarda yazılan bilimsel siyaset üzerine kafa yoran insanların binlerce çalışması geldi. Adam haklı. Öyle ya, bizim onlardan farklı birşeyimiz olmalı…
Konuşma gittikçe genelden yerele geldi. Bir amcanın “Belediye Başkanının çalışmalarını nasıl buluyorsun?” sorusu ile Belediye seçimlerine girmiş olduk.
Benim edindiğim izlenim Evren Başkan çok yol almış.
Vatandaş AKP içindeki kumpas teorilerini sanki ezberlemiş.
Sonuç olarak ortak görüş “Evren Başkanı sandıkta yedirtmeyiz” üzerine idi.
Bir başka çay sohbetinde de bunlara benzer değişik görüşler sunan da olmadı değil.
Siyaset öyle bir yol almış ki onun sosyolojik tabanı, sınıfsal esprisi üzerinde uzun uzadıya çalışılması gerekir.
Bu da seçmenin sosyolojik tabanını iyi bilmekten geçiyor. Bir başkasını taklit ederek, bir başkasına benzeyerek siyasette yol alınmayacağı aşikâr!
Siyaset öyle bir alana yuvarlanmış ki, teori ile pratik farklı farklı alanlara taşmış.
Bilimsel ve Halk odaklı siyaset yapanlar önce kendi siyasi bilgilerini bir gözden geçirmelidir. Siyaset, siyaset gibi nasıl yapılırın yollarını bulmalıdır…
Yorum Yazın