İnsanlık Tarihi varolduğundan günümüze dek Ahlak kuralları tartışıla gelmiştir.
Ahlaklı Birey, Ahlaklı toplum nasıl olur konusunda Felsefeciler, bilim adamları, yani topluma yön veren aydın kesim bu konuda binlerce eser vermiştir. Toplumsal Ahlak, Burjuva Ahlakı, Sosyalist Ahlak, Dini Ahlak konusunda binlerce on binlerce yazı kaleme alınmıştır.
Her toplumun, her sınıfın ahlak kurallarını belirleyen ve ahlak kurallarının hangi kaynaktan beslendiği incelenmiş, araştırılmış, günümüze kadar net bir ahlak anlayışı ortaya çıkmamıştır.
Birine göre çok ahlaklı bulunan bir davranış şekli başkasına göre ahlaksız olarak algılanmıştır.
Kimi toplumlar bu ahlak kurallarını hukukla, Anayasa ile kural koymuş, kimi toplumlar kendi bireysel ahlakını geleneksel evrimleşme içerisinde değerlendirmiştir.
O zaman kısaca “Ahlak nedir?” sorusu hasıl olmuştur.
Ahlak; bir toplumda insanların kültürel, toplumsal, din vb. açıdan nasıl davranılması gerektiğini, neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu belirleyen bir kavramdır.
Kelime olarak, huy sözcüğünün çoğulunu, yani huylar kelimesini ifade etmektedir. Bireylerin huylar toplamı ahlak ise bu huy ve davranış biçimi nereden beslenmektedir?
Burjuva Ahlakına göre insanın insanı sömürmesi bir ahlaksızlık değildir. Marxsis Ahlak Kavramına göre insanın insanı sömürmesi en büyük ahlaksızlıktır. Tek tanrılı dinlerde ve diğer inanç kesimlerinde hırsızlık, rüşvet, kamu mallarını çalma gibi şeylerin yasak olmasına karşın Camide hoca çıkıp “Rüşvet günah değil” diyebiliyor!
Ahlak kavramını sadece cinsellik olarak algılayan kesimin de azımsanmayacak kadar çok olduğunu unutmamak gerek. Bu da ayrı bir tartışma konusu.
Toplumun çürümüşlüğünün nedenleri ne o zaman? Bir toplumda çalma, çarpma, rüşvet, kamu mallarına çökme neden normalmiş gibi algılanır?
Bu konuda herkesin bir söyleyeceği elbette vardır.
Son günlerde Aksaray'da yolsuzluk dosyaları havada uçuşuyor. Ana Muhalefet Partisi İl Başkanı elindeki belgelerle yolsuzluk dosyalarını kamuoyu ile paylaşıyor. Ve bir yolsuzluk işini de iptal ettirdiğini söylüyor. Herkes, hepimiz bakıyoruz ve sadece izliyoruz. Bir saat sonra hiç bir şey yokmuş gibi davranabiliyoruz.
Aksaray’da diğer partilerin yöneticileri yok mu? Basın yok mu? Sivil toplum kuruluşları yok mu?
Daha da vahimi; 70 bin Evliyası olan halk yok mu?.
Bu yolsuzluk dosyaları, bu talan edilen kamu malları hepimizin değil mi? Yoksa hırsızlık, yolsuzluk, adam kayırma bizim için içselleşen bir durum mu oldu?
Bizleri ilgilendirmiyor mu? Bu alakasızlık, vurdumduymazlık nereden kaynaklanıyor? Herkes bal yiyen parmağını yalar sözünü içselleştirdi mi?
24 Temmuz’da Basın bayramı kutlandı.
Aksaray'da da bayağı basın kuruluşu varmış yani!
Kendilerine makam, mevki derlemekten başka işe yaramayan sivil toplum kuruluşları, odalar, mesleki kuruluşlar sizleri bu yolsuzluklar, kamu mallarına çökmeler ilgilendirmiyor mu?
Basın olarak sizler neyin haberini kamuoyu ile paylaşacaksınız.
Ecnebi memleketlerinde kayda değmeyecek bir yolsuzluk olunca yer yerinden oynuyor. O görevli hemen istifa ediyor, savcılar yolsuzluk yapanın yakasına yapışıyor.
Bizde neden olmuyor o zaman?
Hepimizin kafasına takılan şu soruyu soralım:
Kim daha ahlaklı!
Başkanım diğer muhalefet partililerin umurunda değil basın demişsin çoğuda nemalandıgından yazamaz bizim partide basın açıklaması yapılıyor açıklamanın kopyasını alırlar merdivenden inerken yırtan bir basından ne beklenirdi çamur atarlar camuruda çamur atılanlar temizlemeye çabalar durur sonuç sıfır.