Sol ve Milliyetçilik kavramları seküler bir düşünce yapısıdır.
İki söylemde, sağ ve sol kavramları siyasi literatürümüze Fransız İhtilali sonucu girmiştir.
Fransız Parlamentosunun sağına ve solunda oturmalarından esinlenerek; parlamento başkanın sağındaki koltuklarında oturanlar, çoğunlukla Monarşist ve gelenekçi görüşünü savunan zengin insanların çıkarlarını koruyanlardan oluşuyordu. Solunda oturanlar ise var olan siyaseten zenginlere hizmet eden kişilerin karşısında olan eşitlik, özgürlük kavramlarını savunan kişiler oluşturmaktaydı.
Birinci ve İkinci Paylaşım Savaşları neticesinde sağ-sol kavramlar çeşitli fraksiyonlar altında gelişerek günümüze kadar geldi.
Paylaşım Savaşları neticesinde Emperyalist yapı kılık değiştirerek eylemlerini yeni strateji etkinliğinde sürdürdüler.
Tabii bu değişimde belirgin olarak Çarlık Rusya'nın Monarşi Rejiminden Sosyalist Sisteme geçmesi çok belirleyici oldu.
Artık dünya iki başlı kutupla anılmaya başladı NATO ve Varşova Paktı olarak Dünyayı dizayn etmeye devam ettiler
Ta ki Sovyetlerin yıkılması ile Dünya tek kutuplu bir yönetim biçimine maruz kaldı.
Bu değişimden en çok etkilenen de sol kesim oldu. Sol Kavramı biraz açmada yarar var:
Sol; geleneksel olarak alt sınıflarla ve sömürü ile mücadele etmesiyle karakterize olmuştur. Bu nedenle Sanayi Devrim sırasında sol politikaların yeni endüstriyel şartlarının iyileştirilmesi ve işçi haklarıyla özdeşleştiği görülmüştür.
Sol; Sosyalist, Komünist, Sosyal Demokrat, sendikacılık, gibi kavramlarla sol içinde şekillenmesini sürdürmüştür.
Her konuda olduğu gibi bu akımlar ülkemize çok geç ve kendine has bir kavramla girmiştir.
Çok partili sisteme geçince 1961 Anayasasının getirdiği kısmi özgürlük neticesinde TİP Meclise girmiş, ezilen halk tabakaların çıkarlarını mecliste kıyasıya savunmuştur.
Bunu gören düzen koruyucuları bu kaleyi içten yıkmak için; “Ne var canım. Bizde ‘Ortanın Solu’ görüşünü savunuyoruz” diyerek gelişen Sosyalist Hareketin önüne tabir yerinde ise takoz olmuştur.
Bülent Ecevit CHP Genel Başkan olunca ilk defa Parti Tüzüğünde; “CHP Sosyal Demokrat bir partidir” ibaresi yer almıştır.
O günden bu güne CHP sol bir parti olarak anılır gelir.
Tarihinde ilk defa CHP bu düzen değişecek siyaseti ile 1973 ve 1977 de birinci parti olur. 12 Eylül Rejimi ile Türkiye'de siyaset yeni okunma biçimine bürünerek parti içerisinde sağ sapmalar hızla gelişir.
Burada iki anlayış ön plana çıkıyor: Birinci anlayış; İktidara gelelim de nasıl gelirsek gelelim önemli değil anlayışı, ikinci anlayış; Evet iktidara gelelim ama düşüncemizi de iktidara taşıyalım. Ezilen ve horlanan halk kesiminin özgürlük ve eşitlik anlayışı ilk hedefimiz olsun şeklinde.
Günümüz parti anlayışında bilerek veya bilmeyerek bu anlayışların mücadelesi var.
Hangisi işe yarar zaman gösterecektir.
Bugün Sayın Genel Başkan üzerinden partinin en son İstanbul Mitingi bu yönden eleştiri konusu olmaktadır. Genel Başkanın sağcı danışmanlar tarafından çok açık bir şekilde yönlendirildiği kesin.
İstanbul mitingine zamanından fedakarlık yapıp oraya gelen kitleler daha değişik bir şekilde coşturulunabilirdi!
Tutturuldu; helalleşme gibi altı boş bir kavram üzerinden siyaset yapılmaya. Helalleşme sanki CHP iktidarda Milleti açlığa sevk etmiş, ne kadar göçmen varsa Türkiye'ye getirmiş, Cemaatleri devletin kadrolarına sokmuş…
Neyin helalleşmesini yapıyorsun? "Helalleşme" dini bir söyleşi bu isim bile bilerek bir kesime mesaj vermek için sağcı danışmanlar eliyle siyasete sokulmuştur.
Cumhuriyet Halk Partisinin kendi içerisindeki yanlışlıkla helalleşeceksen bunun adı öz eleştiri olmalıydı Sayın Genel Başkan.
Bir partinin Tüzüğü ve Siyasi Programı o partinin omurgasıdır.
Bu partinin görevi Sosyal Demokrat düşünceyi iktidara taşımaktır. Tamam, partiler taktik değişikliği yapabilir ama stratejisi değişmez. Elbette parti içinde geçmiş hatalar oldu ama bunun sebebi tüzük ve programa uymayan gündelik sağ devşirme politikalarla oldu. Asıl öz eleştiri yapılacaksa Tek Parti Dönemi ve partinin çizgisini sağa çekmek isteyenlere karşı, parti içerisinde bu partinin kurucusunu ağzına almaya korkan sol düşmanı kişilere kucak açıldığı için eleştirilmeli.
İstanbul Mitingi her siyasetçinin iştihanı kabartan bir kalabalıktı. Bu insanlara Ajitasyon ve alternatif politikalar sunulmalıydı.
Erdoğan’a değil tüm düzene karşı bir siyaset güdülmeliydi.
Genel Başkanın elbette kendi tercihi ama bu Danışma Kurulu ile bu iş olmaz.
Adamlar daha bir mitingde ne yapılacağını bilmiyorlar. Belki de onların hangi referanslarla danışman olduğu sorgulanmalı.
Bu işler arada sırada solcuymuş numarası yapmakla olmaz.
Yorum Yazın