Pandemi döneminde gerek televizyonlardan gerekse ATA Grubunda (Almanya-Türkiye-Amerika) tanıdığım, Ülkemizin bilgi ve donanım bakımından son derece donanımlı biri olarak tanıdığım Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Saltık’a ait bir öngörü tabiri olarak kullanılan bir deyim;
“Ardışık Felaketler Senaryosu”
2020 yılında kullanılan bu tabir, o gündenberi yaşananlara bakılırsa, Türkiye için çok isabetli ve yerinde kullanılan ve entellektüel dünyamıza kazandırılan uygun bir tabir.
O günden beri takvime şöyle bakıp hatırlayabildiklerimiz başta Covid olmak üzere, büyük Antakya-Malatya-Adıyaman depremi, seller taşkınlar, orman yangınları vs. lerdir.
“Büyük başın büyük derdi olur “
Derler. Bu atasözü de doğru. Tarih boyunca başta Anayurt olan Anadolu coğrafyasında, tüm Türk Dünyasında heybetli bir yanardağ gibi başından hiç efkar ve duman eksik olmuyor.
Allah beterinden saklasın.
Peki bunun başı sonu belli olmayan sürecin neresindeyiz. Önümüzde ki süreçte nelere gebeyiz. Biraz beyin jimnastiği yapalım. Ve bazı sorulara cevap arayalım.
Milli Güvenlik Kurulu’nca hazırlanan ve adına “Kırmızı Kitap” dediğimiz bir uygulama vardı yıllar önce. Sürdürülüyor mu bilemiyorum. Kitapta, Türk Devleti’nin gününü ve geleceğini ilgilendiren tehlikeler önem sırasına göre tek tek yazılır ve güvenliğimizi ilgilendiren bu konularda çözüm üretilirdi.
Günümüzde, çözüm mercii olacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünde her partinin bazen birbirinden bağımsız, bazen belirli yüzdeler ile ortak sorunlar dizisi gözümüze çarpmaktadır. Mesela Ülkenin geleceğini ilgilendiren yurdumuza giren mülteci, kaçak, göçek konusu muhalefette bulunan Yurt Partisi. Zafer Partisi gibi partilerin öncelikli bir sorun olarak nitelemesine rağmen İktidarda bulunan AKP ve MHP’nin bu konuda hiçbir görüş ortaya koymaması bir ayrıcalıklı durumdur. İYİ Parti halen bir skandallar dizisi gibi gitgelleri olan bir görünümdedir. Hadep ise metastaz yapan ve sık sık adını değiştiren bir konumda olup bu konu asla gündeminde değildir. Başlangıçta muhacir-Ensar gibi (ev sahibi-misafir) statüsünde sayılan bu insanlar artık rolleri değiştirmişler ve birbirinin statülerini becayiş (karşılıklı yer değiştirme) yapmışlardır.
Dolayısıyla Kırmızı Kitabımızın en başındaki tehlike, tehlike sayılmaktan çıkmış ve bu kesimin sırtından milyonlar, milyarlar kazanan iş hayatının bir sömürü aparatı haline gelmiştir.
Kırmızı kitabımızın ikinci önemli konusu devletin her kademesini sarıp sarmalayan bir irtica konusudur. Devlet artık gerçek fonksiyonunu kaybetmiş dini grupların tarikat vakıf, cemaat ve dini derneklerin ortak ve çarpık uygulamalarının arenası haline gelen bir duruma gelmiştir. Hatta bu öylesine sinsi bir gelişmedir ki kimse, kimsenin ayağına basmamaktadır. Devlette ciddi bir şekilde nemalanan bu grupları denetleyen ve düzenleyen veya buna cesaret edebilecek bir kurum ve merci bulmak asla mümkün değildir.
Kırmızı kitabımızın sahifelerini her çevirdiğimizde Eğitim’den, Yargı’ya, Ekonomik Krizden finansal sorunlara kadar sistematik hata veren ve tarif edilemeyen bir anomali ile karşı karşıya bulunmaktayız. Hepsini tek tek yazmak mümkün değil. Ama bir var ki geliyorum diyor. Ayak seslerini duyar gibiyiz. O da İstanbul ve havalisinde etkili olacak deprem. 1999 İzmit.-Sakarya-Düzce-Yalova depreminin üzerinden yaklaşık 25 yıl geçti. 2030’a kadar ikinci bir kırılmanın yaşanacağı genel kabul görmüş bir varsayımdı. 99’dan 2030 lara bakınca daha önümüzde asırlar var gibi düşünüyorduk. O zamana kadar kim öle kim kala misali. Yıllar göz açıp kapatıncaya kadar geçti. Geçen hafta yüce parlamentomuz bir kanun çıkardı. “Artık deprem üreten fay hatları üzerine” konut, işyeri, fabrika, hastane vs. Yapılmayacak diye. Tabi bizde kanunlar çiğnenmek için yapılır. Ve bunu yapan mekanizma bizatihi devletin ve yerel yönetimlerin içinde oluşur. Söylenecek fazla bir şey yok.
En azından fikir verebilecek bir sonuç ortaya koymak gerekir ise şimdilik “Yerel Seçimler” için gündemimiz var.
Kim kiminle oturmuş, kim nereden aday olacak gibi.
Tıpkı Çarşamba Pazarı gibi.
Hayırlısı.
Yorum Yazın