1970'lerden başlayan bir tartışma Başkanlık Sistemi.
O dönemlerden bugüne kadar bu tartışma çeşitli siyasiler tarafından dillendirildi. Özellikle sağ iktidarlar, iktidara gelince Başkanlık Sistemini dillerine daha çok dolarlardı.
Turgut Özal’ın Amerikanvari bir başkanlık sistemi, Süleyman Demirel’in kendine göre bir Başkanlık Sistemi tartışılır durulurdu. Özellikle de yönetim biçiminde ki beceriksizliklerini Başkanlık Sistemi ile gidereceklerine bahane ararlardı.
Günümüz aşamasında nihayet Başkanlık Sistemi ile emellerine ulaştılar. Bu noktada Dünyanın tek kutba gelince "artık sağ-sol bitti ideolojiler öldü" algısı da pirim yapmadı değil.
Hatta bazı sözüm ona siyasiler AKP'nin (bakmayın siz Muhafazakar bir parti görüntüsü olduğuna) derleme toplama bir parti olduğunun altını çizerek Erdoğan'dan sonra bu partiye ömür biçenler bile oldu.
Oysa Türkiye'yi yöneten bu kadroların yetişme çağının 'İslamcı Kahraman'ıdır Necip Fazıl.
Kimdir bu "üstat" kısaca bakalım:
1904 Doğumlu şair hemen her konuda yazmıştır. 1920'lerde hayli renkli yaşayan, Batı Edebiyatı ve felsefesiyle beslenen Kısakürek, 1930'larda Abdulhakim Arvasi ile tanışmasının ardından yavaş yavaş başka bir mecraya yönelmiş, ancak 1940'lara dek Bohem Hayatını sürdürmekten geri durmamıştır.
Bunlar, CHP sayesinde iş ve kaynak buldu yıllardır.
Partinin; Parti Meclisi Üyeliğine kadar yükselmiş, iki sefer aday adayı olmuş, İnönü'nün engeli ile karşı karşıya kalınca vekillik hayali suya düşmüştür.
Nazım Hikmet ile iyi arkadaş olduğu söylenir. Çilingir sofralarının başkahramanıdır kendisi.
Menderes döneminde örtülü ödenekten aldığı para ile çıkardığı 'Büyük Doğu' dergisi ile CHP muhalefetliği başlamıştır.
Necip Fazıl 27 Mayıs'ı kıyasıya eleştirrmiş, 12 Eylül'ü içtenlikle övmüştür.
Necip Fazıl’a göre 12 Eylül 'iç darbe değil, iç şahlanıştır.'.
İktidar zihniyetinin 'Türk tipi başkanlık' dediği, 'üstatlarının hayalini kurduğu bir tür "Başyücelik Devleti".
Militarist esaslara göre örgütlenmiş, Altı Ok'un yerine Dokuz Umde'nin aldığı ve İslam
Hukukunun (kendince yorumlarla) uygulandığı bir devlettir.
Başyücelikte, Meclis yerine Yüceler Kurultayı kurulmuştur.
Üyeleri, en iyiyi düşünüp yapan insanlardır. Yaşları 40-65 arasında değişen Kurultay üyelerini Kısakürek'e göre halk değil, hak seçmiştir.
Bu Kurultayın Reis Kürsüsünün arkasında da 'Hakimiyet Hakkındır' cümlesi yazılır ve kanun onun kanunu, devlet onun devletidir.
Necip Fazıl'a göre " İslam inkılabı orducudur. Evet, yeni Altun ordu.
İslam İnkılabının rüyasını gördüğü ordu ismi budur.
Günümüzde kurulan SADAT ile amaçlarının aynı kapıya çıkması çok ilginç değil mi?
Ateşli ve etkileyici bir konuşmacıdır.
1975 yılında MTTB nin düzenlediği gecede Salonda Necmettin Erbakan, Abdullah Gül Tayyip Erdoğan’da vardır. Erdoğan o konferansta 'Sakarya Türküsü'nü okumuştur. AKP'nin Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı; “Eğitim politikamız Üstadımıza uygun bir politika olacak” demiştir.
Kindar gençlik fikri tesadüf değildir.
Necip Fazıl’ın Dindar, kindar gençlik hayalleri de böylece gerçekleşmiş oluyordu. Siyaseti sadece oy toplamak sanan (o beceride yok da) günümüz siyasetçileri umarım az da olsa bir ders çıkarır.
İdeolojisi olmayan bir toplum dümeni kırık bir gemiye benzer. Hangi limanda boy göstereceği bilinmez.
Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı yapmak isteyen insanlara şu soru sorulmalı:
Abdullah Gül Necip Fazıl hakkında ne düşünüyor?
Gül’ün vereceği cevap çok ilginç olurdu.
Yorum Yazın