Tarihe mal olmuş şahsiyetleri yarıştırmak hiçbir zaman tasvip etmeyeceğim bir tavırdır.
Yanlışı ile doğrusu ile o şahsiyetler millete mal olmuş insanlardır. Bir Ulusu bölüp parçalamanın en basit yöntemlerinden birinin o ulusun tarihini bölmekten geçtiğine inanlarındanım.
Ama geleceği yaratmak için tarihin tozlu sayfalarına bakmak ta inandığım ilkelerden birisidir.
Tarih hepimizin ortak değerleridir ama doğrulardan ve yanlışlardan da ders almak bizlerin vazifesidir.
Şu günlerde başta siyasilerimiz olmak üzere Tarih üstünden dem vurmaya başladılar. Genellikle de Atatürk ve Abdülhamit üzerinden yarışa girerler. Ben Tarihçi değilim ama bu iki değerli büyüğümüzün de yaşadığı tarih dilimi çok farklıdır.
Tarihe not düşme açısından bir kısa hatırlatma yapmada yarar var: Abdülhamit Dönemini iyi bilmemiz açısından şu iki nokta çok önemlidir. Birincisi Düyun-ı Umumiye ikincisi 13 Haziran 1878 yılında yapılan Berlin Konferansı toplantısına bakmak. Bu olaydan azıcık düşünmesini bilenler bile bir sonuç çıkaracaktır.
Gelelim bizim yazımızın asıl konusuna;
Ben burada herkesin de bildiği gibi üç değişik olaydan bahsedeceğim.
Bu üç değişik olaylar bize o dönemin yöneticilerinin tavırları konusunda ışık tutacaktır.
Edword Joris; Tarihte Yıldız Suikastı olarak geçen olay 21 Temmuz 1905 günü meydana geldi. Osmanlı Padişahı 2.Abdülhamit'e karşı düzenlenen suikast. Suikastın sorumluluğunu üstlenen Batı adına ajanlık yapan Belçikalı Anarşist Edword Joris olur. Cuma Namazı çıkışında patlayan bomba sonucu 26 kişi ölmüş 56 kişi de yaralanmıştır. Abdülhamit şans eseri yara almadan bu suikasttan kurtulmuştur. Ajan suçunu itiraf etmiş, idam cezası ile cezalandırılmış, Batının baskısı ile serbest kalmış ve 1957 yılında ölmüş, hatta cebine harçlığı konularak ülkesine gönderilmiş.
Bir söylentiye göre de (özellikle Fesli Kadir tarafından bu söylenti dillendirilir) güya Abdülhamit bu ajanı numaradan bırakmış, ajan olarak Avrupa'ya göndermiş.
Ben kendimin biraz sorgulayıcı düşündüğüme inanırım. O zaman şu soruyu sormamız gerekmez mi? Bu ajanın verdiği hizmetler sonucu hangi başarılı işleri yapmışız Avrupa Devletlerine karşı. "Tarih, tarihçilerden öğrenilmez" laf salatalığına inanan kesim buyurun tarihi bu kesimlerden öğrenmeye devam edin.
Mustafa Sagir; Hint asıllı İngiliz Ajanı. 16 Mart 1920 'de İstanbul'un işgali sonucu İstanbul'a gelir, Hintli Müslüman olduğunu, Anadolu’da Gazete çıkaracağını ve Kurtuluş Savaşına yardım edeceğini söyleyerek Atatürk'e ulaşır.
Yapmak istediklerini Atatürk'e de anlatır. Hal ve hareketinden şüphelenen yetkililer İngilizler adına Kurtuluş Savaşını baltalamak için ajanlık yaptığını kabul eder.
İstiklal Mahkemesinde; “ eni asamazsınız. Ben İngiliz vatandaşıyım” der.
23 Mayıs 1921 Tarihinde Batının baskılarına rağmen Atatürk; “Hainin sonu ölümdür” der ve asılır.
Rahip Brunson; Yakın tarihimizin olayı. FETÖ olayları sırasında tutuklanan Amerikalı Papaz. ABD ve Türkiye gündemini çok meşgul edem şahsiyet. Amerikan restine Türkiye aynı sert oranda cevap vermişti.
Erdoğan; " Bu can bu bedende, bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi ( Rahip Brunson) alamazsınız" demişti.
Ne oldu?
Gel zaman git zaman bu zaman Rahip Amerika'ya tıpış tıpış gitti.
Bu fakir hala görevde!
Tarihten üç olay aktarmaya çalıştım. Kalanı okuyucuya ait! Tarih objektif olarak geleceğe yansırsa tarih olur.
Yoksa hamaset, dizilerle, yalan aktarımla olmaz.
Tarihin doğru aktarılması adına ben bu siteden en çok Tek Parti Dönemini eleştirdim ve hala da eleştirmeye devam edeceğim.
Ama ne olursa olsun, ne yanlışlıklar yapılırsa yapılsın Tarih hepimizin tarihidir.
Bunu kimse unutmasın…
Yorum Yazın