En iyi siyasal örgütlenme biçimi nedir?
Devletin Varlığı bir zorunluluk mudur?
Siyasal otoriteye itaat nasıl Meşrulaştırılır?
Adalet nedir, nasıl gerçekleştirilebilir?
Sosyal adalet diye bir şey var mıdır?
Özgürlük Nedir?
Bireysel özgürlüklerin sınırları nelerdir?
Bu ve benzeri sorular, toplum halinde yaşamın başladığı günden itibaren insanoğlunun kafasını kurcalayan sorular olmuştur. Bu sorulara sistematik cevap bulma uğraşısı, siyaset felsefesinin özünü oluşturmaktadır.
Bazı toplumlarda bu soru soru sorma alt yapısı eğitim sistemlerinin içinde mevcuttur.
Bazı toplumlarda da bu soru sormayı bırakın, düşünmek bile yanlış düşünceler olarak sunulur.
Devleti yönetenler veya Devlete hakim olan sınıflar bu ve buna benzer düşünce akımından pek hoşlanmazlar.
Hatta bu düşüncedeki toplumları daha düşünce aşamasına geçerken yok ederler.
Onlara göre bu düşünceler zararlıdır.
Doğru olan ne peki?
Doğru olan; onların bizlere sunduğu alternatifsiz reçetelerdir.
Bizim gibi toplumlarda her şey kutsanır. Bunların başında da Devletin kutsanması gelir.
Devlet neredeyse kutsal bir mekan olarak gösterilir. Oysa Devlet kısacası halkın örgütlenme biçimidir.
Soralım şimdi kendimize: “Siyasal seçeneklerimizi yaparken hiç yukarıdaki ve benzeri soruları sorduk mu? Özellikle üreten toplum kendisini yönetecek siyasilerin politik önceliğini hiç merak etti mi? Eğitimde, sağlıkta bizi yönetenlerin politik önceliği ne olmalıdır? Sandık başına giderken kaçımız bunu düşünerek oy verdik?”.
Topluma hakim sınıflar kendi sahalarında partiler kurarlar, bizler de o partilerin taraftarı olarak gider oyumuzu veririz. Bir partiye oy veren bir vatandaşın kaçı düşünür sorgular beni yönetecek siyasetçinin politik önceliği ne olmalıdır sorusunu.
Hiç kimsenin sorguladığını sanmıyorum!
Çünkü bizler sandığa gelmeden psikolojik etkileri çoktan almışızdır. Bize sadece taraftarlık psikolojik didişme kalır.
Yirmi yıldır bizi yöneten iktidarın iktidara gelir gelmez, hatta iktidara gelmeden önce de politik önceliği belli değil miydi? Kendilerini Serbest Piyasa Ekonomisinin en katı savunucusu ilan etmedi mi? Liberal Akımın baş savunucusu Kemal Derviş’in politikalarını harfi harfine uyguladıklarını söylemedi mi? Daha da vahimi; 24 Ocak Kararlarının uygulayıcısı Turgut Özal’ın devamıyız demedi mi? Ülkemizi ABD’ye peşkeş çeken Menderes’in devamıyız demedi mi?
Şimdi zamlara hayat pahalılığına neden feryat ediyoruz?
2021 Yılı Bilançosunda 500 şirketin karları yüzde üç yüz artmadı mı? Bankaların karları yüzde yüz otuz artmadı mı?
O zaman ne kalıyor geride: Demek oluyor ki bu iktidar politik tercihlerini sermayeden yana kullanmış.
Zamlara, enflasyona, hayat pahalılığına yakınmamızın hiç anlamı yok. Kendimiz ettik kendimiz bulmuş olmuyormuyuz?
Ya İktidara alternatif olarak duran partilere ne demeli! Onların var mı bir politik önceliği? Diyorlar mı; “Biz iktidara gelence önceliğimiz sermaye sınıfına değil, dar gelirli üreten sınıfın yanında olacağız” diye.
Hepsi dar alanda kısa paslaşma derdinde değiller mi? Şimdi önümüzde seçimler yaklaşıyor. Aksaray'ı yönetecek vekilleri seçeceğiz. Bakalım ve görelim kaç basın kuruluşu, kaç sivil toplum örgütlü yukarıdaki soruyu soracak!
Arkadaş. Seçilirsen politik önceliğin ne?
Sanki vatandaş olarak bizler soracak gibi bizde aynı numaraya yatacağız.
Görmedim, duymadım, bilemedim!
O zaman da toplu olarak ağlama seanslarına hazır olun.
Yorum Yazın