Bizim Kuşağın doğum günü belirsizdir, sonsuzdur, ne zaman doğduğu gün olarak pek bilinmez nüfus memuru karar verir doğum gününe.
Ondandır Ocak bir ve diğer tek haneli günler.
Doğum günü kutlama bizim kuşak için hem maddi hem manevi bir külfetti.
İnsanın önemsizleştiği bir kuşağın ürünüdür bizim kuşak.
Bırakın doğduğun günü, sene bile o yıl yaşanmış bir olayla hatırlanır.
Ondandır ki; bizim kuşağın doğum günü hep acı ile hatırlanır.
Maddi olarak doğum gününü kutlama şansımız hiçbir zaman olmadı.
Olsa bile yaşantımızda çok arka sıralamalarda gelir doğum günü kutlamak.
Bu kuşak iki kültür arasında hep sıkışıp kalmıştır!
Ne köylüdür ne kentli…
Hala nereye ait olduğunu bilememenin sancısı vardır.
İki kültür arasında sıkışıp kalmasının en belirgin örneği K harfi yerine hep G harfi kullanılır.
Ondandır Konya'ya Gonya demesi pek çoğumuzun.
Köye gider tam Türkçe konuşamaz çünkü alay konusu olur.
Şehre gelir; kendilerini şehirde doğduğu için kentli sanan züppe, şımarık, cahil şehir çocukları tarafından horlanır.
Anlayacağınız ne Musa'ya ne İsa'ya yaranabilmiştir köylü çocukları.
Cumhuriyet’in En Büyük Projesi olan Köy Enstitüleri sayesinde eğitim kapıları açılmıştır köy çocuklarına.
Ne yazık ki o çocukların babalarının verdiği oy ile iktidar olanlar tarafından kapatılmıştır o okullar.
Bu ortamlarda bırakın yaş günü kutlamalarını, yaşam mücadelesi vermek en büyük düştü bu nesiller için.
Bizlerin bir şansızlığı da içinde bulunduğumuz siyasi düşüncenin bakış açısıdır.
Bizim içinde bulunduğumuz siyaset yapısında doğum günü kutlamak, iyi giyinmek, içki içmek pek iyi karşılanmaz, hatta Lümpen damgasını yeriz diye aklımıza bile gelmez bu tür etkinlikler.
Bu ve buna benzer etkinlikler “burjuva özentisi olarak algılanır bu da Devrimciyi bozar” görüşü hakimdi.
Hep parçalı bulutlu geçti bizim ve bizim gibilerin yaşam tarzı.
Benim ilk doğum günü kutlamam 30 yaşımda olmuştu.
Bir arkadaşın organize ettiği tesadüf bir kutlama idi.
Her Ankara'ya gidişimde acı bir tebessümle hatırlarım o mekanı.
Yıllar sonra o mekana gittiğimde ilginç bir hatıraların hatırlaması olmuştu.
Tüm iyi olan şeyler neden bizlere adı konmamış bir yasaklama ile gölgelenir hala anlamış değilim.
Hep iyi olan şeyleri burjuva kan emiciler mi yapacak?
Bu da ayrı bir tartışma konusu!
Siyaset yapmayı, ait olduğum sınıfın kavgasını hep bu yüzden vermişimdir.
Elbette çok bedeller ödedik ama hiçbir zaman pişmanlık duymadım.
Üzüldüğüm, acı çektiğim günler elbette olmuştur ama ne mutlu ki hala Devrimci olarak kalabilmişim.
Bizlere doğum gününü, adam gibi yaşamayı maddi ve manevi kıskaç altına alan kesime karşı hiçbir zaman kızgınlığım gitmemiştir.
Bırakın biz de doğum günü yapalım, normal hayat standardının verdiği imkanlarla yaşayalım.
Dört mevsimi ayrı ayrı yaşamak güzel bir şey ama dört mevsimi bahar tadında yaşamak daha da güzel bir şey olmalı.
Bu yazı doğum günlerinin ayını, gününü bilmeyen tüm kuşaklara gelsin.
Mutlu yıllar Yoldaşlar.
Kalemine saglik Abim. Nice ilk bahar tadinda güzel yıllar diliyorum .ellerinde opuyorum