Seçim öncesi ve seçim sonrası herkesin ortaklaşa birleştiği bir söz vardır:
“Halkın içinde olmak, halka dokunmak, halk gibi yaşamak" gibi ipe sapa gelmeyen boş laflar.
Seçim bitince de yenilginin sebebi olarak “Halkı küçümsemek" cümlesinin etrafında tepindikçe tepinir bizim sol kesim.
Bu yazıdaki “sol” sözcüğü evrensel anlamında kullanılmaktadır.
Düzen partilerinin sol anlayışı hep arızalı olmuştur.
Solun kendini bulması, varolması, hayatı, oksijeni zaten halktır.
Doğru yapar, yanlış yapar, taktik ve stratejiyi karıştırır, ama ne yaparsa yapsın Halktan bağımsız bir görüş değildir sol düşünce.
O zaman bir göz atalım tarihin tozlu sayfalarına:
Tüm varlığını halktan alan sol halk için ne yapmış!
Düzenin savunucuları solun içini boşaltıp onu işlevsiz hale getirmek için sol düşünceyi bir torbaya koyar, topyekûn saldırı ve propagandaya geçer.
Bizler de bu propagandanın gazına gelerek olmadık maymunluklar yaparız.
Türkiye Tarihinin halk adına, halkın menfaatleri için mücadele veren tek düşünce akımı soldur.
Kendi seçim yenilgisini; “Halkı küçümsersen olacağı buydu” dümen suyunda kulaç atanlara hatırlatırım!
68-78 Kuşağı bunun en belirgin örneğidir.
Binlerce, on binlerce halkı için Faşist namluların ucunda can verenler.
Binlerce, onbinlerce, zindanlarda, işkencelerde, hapishanelerde çürüyen, yok olan devrimciler!
Darağacında can veren devrimciler, Nurhaklar’da can veren devrimciler, Kızıldere’de tankların namlusu ucunda can veren devrimciler.
Tüm bunlar ne için yapıldı?
Spor olsun diye mi?
Bunların tek sebebi vardı, o da ezilen halkı uyandırmak.
Bir Mayıslar, Haziran İşçi Eylemleri, ölüm oruçları ne için yapıldı sanıyorsunuz?
“Halkı küçümsemek için mi?”.
Emperyalistler ve onun yerli tetikçileri solu içten bitirmek için tüm propaganda araçlarını kullandı, hala da kullanmaya devam ediyor.
Neymiş efendim; halk gibi giyinmek, halk gibi yiyip içmek, halka dokunmak gibi hiçbir evrensel değeri olmayan boş laflar.
Alt yapıdan yoksun bizim solcular da pek sever bu lafları.
Başta şunu herkesin bilmesi gerekir:
Devrimcinin görevi halkın sefaletini paylaşıp, onun gibi olmak değildir.
Halkın yaşam seviyesini yükseltip yönetime talip olmasıdır.
Asıl görev budur.
Halkın kendileri gibi olmasına da hiç ihtiyacı yoktur.
Zaten onlardan aralarında çokça mevcuttur…
Seçim yenilgilerini halka kendini anlatamadıklarına bağlayan kesime bir hatırlatma yapayım:
Sağ ile mücadele sağcı işbirlikçi ve ortakla olmaz!
“Aman efendim bizim oylarımız yetmiyor, ne yapalım” dediniz mi işte zurnanın zırt noktası buradadır.
Bir devrimci için makam, siyasi çalışma amacı değildir, araçtır.
Halkın gerçek kurtuluşuna giden yoldur bu mücadele.
Bir devrimcinin asıl görevi düzeni değiştirmektir.
“Canım sen ne düzen değişikliğinden bahsediyorsun. Bak, köylüden, işçiden, dar gelirliden vekil olan var, belediye başkanı olan var” gibi uyduruk lafları çok duyarız.
Var elbette var ama; kime hizmet ediyor o nokta önemli.
Devrimcilerin, solcuların, sosyalistlerin, yani tüm Yurtseverlerin ortak mücadelesi sınıfsaldır.
Sınıfsal olmayan bir mücadele, mücadele değildir.
Hele bir iktidara gelelim de o kolay canım diyenlere duyurulur.
İktidara hangi projelerle gelirsen o projelerle de gidersin.
Halkın gerçek dostları tam da bu noktada kendini belli eder.
Solcuları, devrimcileri halka yukardan bakmakla suçlayanlara bir sorum olacak:
“Sen hiç halk adına bir gün özgürlüğünü feda ettin mi?”.
Devrimcileri halkın dostları olmamakla suçlamak Amerika Kıtasını Asya'da aramak gibi bir şey olur.
Çünkü Devrimciler, solcular halkın kendisidir zaten.
Yorum Yazın