Reklamı Geç
Vista Prime
Aksaray
DOLAR34.0692
EURO37.7489
ALTIN2730.4
Ferda Bozkurt

Ferda Bozkurt

Mail: ferdabozkurt@gundemaksaray.com

HOBBES VE İMAMOĞLU

Rönesans'ın iki önemli siyasi düşünürü:

Biri İngiltere'nin en büyük siyasetçisi, diğeri İtalya'nın sürgün aydını.

İkisi de ülkesine hizmeti borç bilmiş, düşünerek ve yazarak yaşamışlardır.

Machiavelli ‘Prens'i, Hobbes ise ‘Leviathan'ı düşünce dünyamıza kazandırmışlardır.

Machiavelli’de Hobbes’de halkın üstünde kayıtsız şartsız bir egemenin bulunması gerektiğini iddia eder.

Fark şu ki; Machiavelli bu egemenliği talihe bırakmaktansa hile ile elde tutulabileceğini iddia ederken, Hobbes bunu yapmaz aksine düzenli, sistemli, kanun ve kuralların sıkı sıkıya uygulanmasına bağlar.

Bir diğer fark da Machivalli'nin halkı bir basamak olarak görmesi, fakat Hobbes'un hükümdar ile halk arasındaki tüm bağları koparmasıdır.

Siyaset felsefesi açısından bakıldığında da beka arayışlarının devletlere göre çok da farklılaşmadığı görülecektir.

Machiavelli ve Hobbes bunun en güzel örneğidir.

2023 yılında bile hani Sayın Bahçeli'nin her salı Beka, Beka diye bizleri kandırdığı demek ki boşuna değilmiş!

Adam kimlerden ilham almış.

İmamoğlu değişim değişim derken en çok; “Değişim ama nasıl bir değişim istiyorsun, altı doldurulmadı” gibi eleştirilere maruz kalıyordu.

Kurmayları da düşünüp, taşınıp İmamoğlu’na bir “Değişim Manifestosu” hazırlamışlar.

Sayın İmamoğlu Oksijen Gazetesi’ne verdiği demeçte uzun ama satır başlığı ile değişimden ne anladığını anlatmış.

Burada benim dikkatimi çeken bir konu da Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteminden hiç bahsetmiyor olması.

Herhalde aceleye gelmiş olacak ki veya ileride ekleme mi yapacak onu hep beraber göreceğiz.

İmamoğlu'nun vurgu yaptığı en önemli başlık “güçlü liderlik”.

Hep nedense içinde bulunduğumuz koşullar, demokratik açılım yerine tek adam, güçlü liderlik konumlarına itiyor bizleri.

İmamoğlu “güçlü liderlik” konusunu bakın nasıl anlatıyor:

“İçinde yaşadığımız zor koşullar birlikte mücadele, ortak akıl ve katılım kadar güçlü liderliği de zorunlu kılıyor. Güçlü liderlik kararlılık, tutarlılık, samimiyet, toplumla duygudaşlık kurma becerisi, toplumun derdini dert edinme hassasiyeti, toplumdaki farklı fikirleri bir bütünlük içinde sentezleme kabiliyeti, toplumsal sorunları ve farklı pozisyonlarla yönelik yüksek duyarlılık gerektirir.”.

Sayın İmamoğlu burada evrensel tanımlama yerine sanki kendini tarif etme duygusuna kapılmış gibi bir izlenim veriyor.

Toplumda farklı fikirleri bir bütünlük içinde sentezleme derken biraz gerçek dışı bir yaklaşım göstermiş.

Dünyanın her yerinde Emek-Sermaye çelişkisi baş ve uzlaşmaz çelişkidir.

Bunu nasıl bir bütünlük içinde sentezleyecek pek inandırıcı gelmedi.

Rönesanstan tutun da günümüze kadar halkın düştüğü pozisyonları gördünüz değil mi?

Hobbes boşuna Liberalizmin egemenin iktidarını sınırlandırma aracı olarak geliştirdiği güçler ayrılığı ilkesine karşı çıkmamış.

Türkiye'yi yönetmeye kalkanların hala “tek adam”, “güçlü lider” ilkelerinden vazgeçmemesi, halkımızın bir avuç elit guruplarının esiri olması düşündürücü değil mi?

Toplum Sözleşmesi altında hak, hukuk, adalet, eşit yaşama haklarını kendilerinde gören egemen güçlere bizler ne zaman dur diyeceğiz?

Düzen partilerinin ortak birleştiği tek konu halkı nasıl esaret altında tutarız konusu.

Bu konularda da başarısız sayılmazlar hani!

Beka, milli, din-iman konularını başlık yaparak yıllarca, asırlarca halkı kandırmaya devam ediyorlar.

Demokrasinin, laikliğin, güçler ayırımının ne kadar önemli kazanımlar olduğu yine anlaşılacaktır kuşkusuz.

Yazık olacak olan yalnızca kaybedilen zaman olacaktır.

Üreten kim ise yönetenin de onun olması gerekmez mi?

Koltuk savaşları, sen ben kavgası bu ezilen halkın reçetesi olamaz.

İdeoloji temelli toplumsal muhalefet ancak halkın yarasına merhem olur.

Son beş yıldır Tek Adam Rejiminden perişan olan halkımız yeni Hobbes'lere ihtiyaç duyamayacaktır.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar