Dış etkilerle iyi özellikleri yitirmek, soysuzlaşmak, özünden uzaklaşmak, bozulmak, dejenere olmak yani her hali ile yozlaşmak.
Artık herşey normal halini aldı.
Anormal olarak bildiğimiz herşey bizim normal halimize büründü.
İnsanlık gözlerimizin önünde birer birer yozlaşmaya gidiyor.
Neden böyle, nasıl böyle olduk, önceleri nasıldık da şimdi böyle olduk gibi sonsuz sorular sorabiliriz kendimize.
Özünden uzaklaşmak!
“Özümüz nasıldır ki önceleri insan karakterini oluşturan öz müdür, yoksa bizim bilincimizi oluşturan çevresel etkinliklermidir?” gibi ucu açık sorular ve cevaplar bulabiliriz kendi dünyamızda.
Her şey o kadar yozlaşmış ki insan bir an hayıflanıyor”
“Ben neyim? Ben kimim? Ben neden bu dünyadayım? Bu dünyanın bir ferdi isem özgül ağırlığım kaç? Yoksa kendi kendimi unutmuş mu hissetmeliyim?”.
Bu dünyada hiç mi iyi şeyler yok ki neden böyle olduk!
Topluma örnek olacak sanatçılar, sporcular, aydınlar hepsi unutulmuş kervanının birer temsilcisi mi?
Sanatçı, sporcu, siyasetçi, yani toplumun uç kısımları hergün bunların yolsuzluk ve ahlaksız davranışları ile uyanıyoruz.
Çocuk cinayetleri, kadına şiddet hepsi almış başını gidiyor.
Gerçekten insanlık çürüdü mü?
Mevlana'ya göre iyi ve kötü kavramları iç içedir.
“Kötülük iyilikten ayrılmaz, iyilik te kötülüğü bırakmaz. Kötülük olmadan kötülüğü terk etmek imkansızdır” der.
Niche; insanı zayıflar ve güçlüler olarak ikiye ayırır.
Mevcut ahlak sistemini zayıfların oluşturduğunu, köle ahlakı olduğunu, bunun karşısında güçlü insanların güç istenciyle oluşturduğu üst insan ahlakı olarak efendi ahlakını görür.
"Ben artık beş para etmem" itirafı yerine, Dekadans Ahlakının içselleştirdiği yalancılıkla "yaşam beş para etmez" ifadesine mi sarılmak gerekir!
Dünyaca kabul edilmiş üç düşünürün ahlak anlayışını kısaca dile getirdim.
O zaman aynaya bakıp aklımıza gelen tüm soruları sormamız doğru olmaz mı?
En babası biz nerede hata yaptık, daha doğrusu nerede hata yapıyoruz.
Tüm bu olumsuzlukların nedenleri hakkında ısrarla durmadım.
Nedeni çok basit.
Herkesin kendine göre bir ahlak anlayışı var.
Toplum olarak kamplaşmaya hazır bir toplumuz.
İnsan, tarih bilincine sahip bir varlıktır.
Geçmişi algılama şeklimiz bugünü ve geleceği nasıl anlayacağımızı gösterir.
Gerekli bilincimiz yoksa günlük anlayışı kendi kafa konforuna göre yorumlarız.
Hiç değilse tuzu kokutmayalım!
Tuz kokarsa sonsuza dek unutuluş kavramının birer üyesi oluruz.
Yorum Yazın