Bizler hala iyi bir kentin kalabalık nüfuslu oluşu ve çok katlı binalardan oluştuğunu sanan bir toplumuz!
Oysa kent sözcüğünün bir insan kalabalığını tanımlamadığını, konutların çoğalmasıyla kentin oluşturulmayacağını ne yazık ki teğet geçtik.
Kent; geçmişte farklı dönemlerine ait mekansal, sosyal ve kültürel katmanların üst üste gelişen bir ortam olduğunu görmemezlikten geldik.
Kentlilik bilincini oluşturan bireylerin yaşadığı diğer kurum ve kuruluşlarla ortak bir bağ kuramadık. Her birey, kent kültürünü benimseyeceği yerde kendi yöresinden, köyünden gelen bireylerle ortak bir bağ kurmaya yeltendi.
Özellikle büyük şehirlerde hemşericilik dernekleri bu yüzdendir.
Birey, o kentin geçmiş ve gelecek kültürünü benimseyip ortak bir kentli kültürü oluşturması gerekirken bulunduğu şehirde kendi feodal yapısının korunmasını bir marifet olarak görmeye başladı.
Kamusal alanlar, kent kültürünü oluşturan ve devamını sağlayan mekanlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Çevre bilinci ve katılım duyguları ile çağdaş insan davranış bilincini rafa kaldırarak, kentimizde bulunan kamu alanları, tarihi eserler geçmişi günümüz ile birleştiren ören yerleri çevre bilincimizin dışındaki bir yerler gibi algılandı.
Şammaz Sezer Hocanın; “Aksaray Kültür Sanat Tanıtımı” adındaki sosyal medya çalışmaları bulunduğumuz kente ne kadar uzak, ne kadar yabancı olduğumuzu bizlere net bir şekilde hatırlattı.
Burada Şammaz Hoca ve Aksaray Belediye Başkanı Enver Bey’e ayrı bir parantez açmak gerekir:
Aksaray Belediyesi Aksaray’ın tarihi eserlerini yeniden restore ettirerek en büyük hizmetlerden birine imza atmıştır.
Şammaz Hoca kendi imkanları ile Aksaray'da bulunan eski tarihi eserleri bizlerle buluşturarak en büyük hizmeti göstermiştir.
Lafla “Aksaray Sevdalısı” olunmayacağını bizlere en net şekilde gösterdiği için şahsına teşekkür ederim.
Aksaray Tarihini günümüz kuşağına aktardığı için Mustafa Fırat Hocaya teşekkür ederim.
Aksaray Turizm Müdürü ne iş yapıyor onu ben de bilmiyorum!
Geçmiş; bir kentin hafızasıdır.
Hafıza silindi mi gelecek ne getirir ne götürür düşünmek bile istemiyorum.
Şehrimize herkes gelecek, gelmelidir de.
Ama bu şehrin aydınları gelen misafirlere kentimizin kültürünü göstermeli ve diri tutmalıdır.
İkinci dünya Savaşı’nda yerle bir olan Almanya Ve Rusya…
Bombalarla paramparça olan eski yapıları tek tek taşlarını toplayarak eski yapısına uygun olarak günümüze taşıdılar.
Bizler de sanki o yapılara hiçbir şey olmamış gibi, nasıl günümüze kadar korunmuş diye hayıflanır dururuz.
Şimdi sorgulayalım;
O ülkeler milyonlarca para harcayarak o eski tarihi yapılarını neden diri tutuyorlar? Akılları yok mu o insanların?
Bizlerin 2023 Yılında Ayasofya’nın kapısını bile koruyamadığımızı düşünürsek aradaki fark çıkar galiba.
Çok lüks mahallede, çok lüks evde oturmakla kentli olunmaz.
Kent Kültürü; çevre bilincine sahip olmak, temel insan haklarının, çağdaş insan davranışlarının çerçevesini kapsar.
Kentli olmanın en büyük özelliği içinde yaşadığın kente katılım göstererek çevreyi ve kamusal alanı korumakla olur.
Yaklaşan Yerel Seçimler de bir daha şahit olacağız!
Şehri yönetmeye talip olanlar Kent Kültürünü bilmeyen, yarı evrimleşmiş insanlardan olacak.
Siyasi Partiler umarım Belediye Başkan Adaylarını ve Belediye Meclis Üyelerini bu boyuttaki insanlardan seçer.
Kenti yöneten Belediye Başkanı her mahalleden katılım yaparak Mahalle Meclisleri oluşturur.
Sonuç ta herkesin huzur içinde yaşayacağı tertemiz yeşil bir kente sahip olunur.
Yorum Yazın