Avrupa'da Faşist Partiler bir bir iktidar oluyor. Veya oylarını katlayarak seçimlerden başarı ile çıkıyorlar. Bu konuda Siyasi analizciler yüzlerce yorum yapıp sebep sonuç ilişkilerini değerlendiriyorlar.
Dünyanın neresinde olursanız olun hangi görüş iktidara geliyorsa o ülkenin seçimden önceki durumuna bakmak gerekir.
Avrupa'da aşırı sağcı partilerini başarılı olması kendi görüşleri ve başarılarından çok o ülkenin seçim öncesi yaşadığı sıkıntılarda gizlidir. Kendilerini düzen kollayıcısı olarak gören Merkez sağ-ve solun hantal yapıları bu alanları açmada en belirgin özellik taşımaktadır.
En son İtalya Seçimi gündeme bomba gibi düştü!
Mussolini Döneminden Yüz Yıl sonra İtalya'da Faşist Giorgir Meloni iktidara geldi.
Analizciler yine derin analizler yapmaya başladılar: “Nasıl olur? Üstelik bir bayan nasıl Faşist olur?” gibisinden ipe sapa gelmez yorumlar. Mussolini'yi iktidara getiren koşullar o gün neyse bugünkü durum da aynı.
Hiç kimse kendi beceriksizliğini başka alanlarda aramasın. Fizik kuralıdır: Bir boşluğu sen dolduramazsan bir başkası gelir doldurur. Bunun en belirgin örneğini daha dün yakın Tarihtde Türkiye'de yaşamadık mı?
AKP'yi iktidara getiren koşullar nelerdi?
O dönemin iktidar partisi ve Cumhurbaşkanının yaptığı yanlışlar ve bu düzen AKP'yi iktidar yapmadı mı?
İtalya'da seçimi bir bayanın liderliğinde bir partinin kazanması son derece trajik ve bir o kadar da ironik! Çünkü Faşizm kadını sevmez, kadın düşmanıdır.
Mussolini Döneminin kadın politikalarına kısa bir göz atalım;
Mussolini'ye göre modern zamanlarda bile kadının yeri geçmişte olduğu gibi evidir. Kadının esas görevi anneliktir.
Mussolini Döneminde kadınlara bir dizi yasaklar getirildi. Çalışma alanında memurların ancak yüzde onu kadın olacak, okullarda müdürlük yapamayacak gibi temel yasaklar getirildi. İşte tam da kadınları aşağılayan bir görüşün devamı olan bir partinin lideri de bayan.
Meloni; Aile, din, etnik köken ve annelik üzerinden meseleyi sınıfsal düzlemden çıkarıp kültür ve kimliksel düzeye çekti. Tıpkı şimdi Ülkemizde de yapılan oyun, dalga, numara bu değil mi?
Komşumuz İran'da yaşanan olaylar daha da ilginç hale geldi. İran Polisi tarafından öldürülen Mahsa Amini İranlı Kadınlar ve Dünya kadınlar üzerinden fitili ateşledi. Amini, saçını açmak istiyordu. Bu baskıya karşı direnen İran Kadınlarının sembolü oldu. Gerici, baskıcı Molla Rejimine karşı İranlı Kadınlar direniyor. Hem de ölümü göze alarak direniyor.
Burada bir noktaya dikkati çekmek istiyorum; Baskıcı, çağ dışı Molla Rejiminde bile insanlar sokağa çıkabiliyor!
Gelin bir empati yapalım: Şu anda Türkiye'de böyle bir eylem yapılabilir mi?
Festivallerin bile yasak olduğu, Mahkemelerde adalet aramak için toplanan kitlelerin Kaymakamlık tarafından yasaklandığı, çocuklarının haberini almak için yıllarca oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri…
Hangisini sayayım?
İşte, Ülkemizdeki özgürlük mücadelesi bu! Hem de Anayasal bir hak olmasına rağmen.
Mustafa Kemal Atatürk Avrupa'nın hiçbir ülkesinde Seçme Seçilme ve Medeni Kanun yokken Türkiye’de 1934 Yılında bunu gerçekleştirdi.
Atatürk'ün kadınlarımıza tanıdığı bu hakkın geldiği noktaya bir bakar mısınız? Dünya’da İranlı Kadınları desteklemek için herkes sokakta. Ya Türkiye'de?
Çok cılız bir kaç eylem.
İşte Atam; senin kurduğun Modern Cumhuriyetin kadınları bunlar. Kendilerini dar alanda Feminist, Hak Arayıcısı olarak gören kadınlarımız Erkek Egemenlerinin verdiği, yani lütfettiği Kadın Kotası alanları için de mücadele ediyorlar veya öyle gözüküyorlar.
Yanı başımızda ki ülkeler ve Ülkemizde Kadın Mücadelesi ile ilgili üç değişik durum.
Ne yazık ki Atatürk Devrimleri ve yenilikler 1938 de Büyük Devlet Adamı Mustafa Kemal Atatürk ile sonlanmıştır.
Bu tarihten sonra Ülkeyi yöneten Karşı Devrimci Görüşler Ülkemizin kadınını bu hale getirmiştir.
En baskıcı, gerici Molla Rejimi’nde bile insanlar hak aramak için mücadele verebiliyorsa durumumuzu gözden geçirmemiz de bir sonuç veremeyecektir. Olaylarda Kültürel kimlik ve düzen koruyuculuğu mantığı yerine Sınıfsal Mücadelenin öne geçmesi gerekir.
Yıllardır bizlere kabul ettirilmeye çalışılan Atatürk'ün Çağdaş Düşünceleri yerine sözde Atatürkçü Görüşlerine son verilmediği müddetçe Mustafa Kemal Atatürk'e karşı görevimizi yapmış olmayız.
Yorum Yazın