"Son yıllarda Türkiye'de İslamcı politikalar üzerinden tarikatlar ön plana geçince Demokrasi Rejiminin ana unsuru olan siyasi partilerin kasıtlı olarak geride bırakıldığı, partisiz demokrasi olmayacağına göre meydana gelen boşluğun hacı hoca ve şeyh takımının önderliğindeki tarikatlar aracılığıyla doldurmaya çalıştığı görülmektedir.
Gerçek İslam'ı asla yansıtmayan bu tarikatlar yıllarca küresel güçlerin, Arap Milliyetçiliğinin - Vahabi selefiyecilğinin -yabancı terör örgütlerinin tetikçiliğini yaptılar.
Bu karmaşa karısında Türkiye'de Milliyetçilerin nasıl bir rol üslenmesi gerektiği çok önemlidir:
Türkiye'de Milliyetçilik hem güncel siyasi tartışmalarda, hem de daha derindeki siyasal süreçlerin oluşmasında en etkili eğilim olmuştur. En soldan en sağa kadar bütün siyasi akımların içinde farklı tonlarda ve dozlarda bir milliyetçilik mayası, en azında etki gücü vardır.
Milliyetçilik; Türkiye'nin kolektif bilinçaltına işlemiş bazı şartlı reflekslerle güncel sorunlara ilişkin tepkileri de beraberinde taşımıştır.
Dünyada Milliyetçi akımlar iktidara gelirken Türkiye'de Milliyetçiliği neredeyse kendi tekeline alan Parti neden iktidar olamıyor. Yoksa bu parti nasıl olsa iktidara kim gelirse gelsin aynı yolun yolcusu mantığı ile mi yetiniyor.
Türk Milliyetçiliğini bir aydın hareketi olmaktan çıkartıp devletin savunma ideolojisine dönüştüren savaş şartları ve ağır yenilgi psikolojisiydi. Bugün Milliyetçiliğin çok sık müracaat ettiği "beka davası" argümanı ve Batı karşıtlığı da bu güçlü travmanın sonucudur.
Milliyetçiliğin kolay kullandığı ötekileştirme, kutuplaştırma temaları olan dış tehditler, daimi düşmanlar, içerdeki işbirlikçiler ve vatan hainleri söylemi bu travmaların kalıcı etkileri sayesinde güncellenebilmektedir.
Milli kimlik inşası konusundaki geç kalmışlık hissi, Batı ile bilimsel, teknolojik ve ekonomik gelişmişlik farkının komplekslerini de tetikler.
Bu hissiyat kıskançlık ile geçmişin abartılmış nostaljisi arasında gidip gelir.
Türkiye'de Milliyetçilik bir aydın hareketi yerine bir savunma refleksi sonucu ortaya çıkmasının izlerini Cumhuriyetin kuruluş harcında da görebiliriz.
Milli Kurtuluş Savaşı'nın ihtiyaç duyduğu direnme enerjisi ve daha sonra inşa edilecek milli devletin gereksindiği motivasyon için yine milliyetçiliğe başvurulmuştur.
Osnmanlı bakiyesi üzerinde bir Ulus Devlet kurmak için önce bir Millet yaratmak gerekiyordu. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu kadrolarının Batı Medeniyetiyle buluşma hedefi ve seküler Cumhuriyet idealinin Müslüman çoğunlukta yaşayacağı gerilimlere set çekebilmek için en güvenilir siyasi sığınak milliyetçilik oldu.
Milliyetçilik Fransız devrimi ile doğdu. Ama Osmanlı Tebaasını aşmak o kadar zor oldu ki, çok geç olarak Osmanlı’da batılılaşma hareketi olarak Jön Türklerin bayraktarlığı ile şekil aldı.
Türkiye'de Milliyetçiliğin bir aydın hareketinden çıkarılıp geleneklere, geçmişe bağlanarak hamaset bir şekil aldığı da bir gerçek.
Bir kesimin de özellikle ötekileştirme ve dar anlamda milliyetçiliği kendi tekelinde görmesi işleri daha da zora soktu.
Bugün kendilerini Milliyetçi olarak tek gören bir partinin de ümmetçi tarikatlarla sıkı ilişkiye girmesinin asıl sebebi buralardadır
Yorum Yazın