Yukarıdaki yazının başlığı olan "Önderimiz ne Marx Yahudisi ne de dağlarda Uluyan canavardır" sözü 1977'den itibaren yayınlanan "Akıncı" isimli bir dergiden alıntıdır.
Dergi Yöneticileri çıkardıkları ilk sayıda anarşiden uzak kalma adına siyasi çizgisinin ana hatlarını belirliyordu.
Bu derginin yönetim kadrosunda 2000 yıllarında Türkiye'ye adını duyuran Hizbullah Lideri Hüseyin Velioğlu'da bulunmaktadır.
Ruşen Çakır'ın "Derin Hizbullah" ve Mehmet Kurt'un "Türkiye'de Hizbullah" kitapları Hizbullahtan, Hüdapar Hareketine kadar ayrıntılı bir biçimde anlatır.
Okumayanlar için çok güzel bir kaynak tavsiye ederim.
Özellikle her akşam sayısız kanallarda ve sayısız yandaş assolistler tarafından dile getirilen "CHP-HDP" ilişkilerinin boyutlarını dinleyen CHP Yöneticilerinin bu ayrıntılı çalışmaları okumaları daha da önemli bence!
“Yok kardeşim şimdi kitap okumanın sırasımı? Hem nereden çıktı Hüdapar falan, bizim işimiz olamaz, hele bir Erdoğan'ın işini bitirelim diyorlarsa o zaman diyeceğim birşey yok!
Tüm bunlara rağmen işler beşeri anlamdan çok genel anlama, yani büyük resme bakmaktan geçiyor.
"Türkiye Yönetici Sınıfı Soğuk Savaşla birlikte Anti-Kominizm adına dinciliğe ve Milliyetçiliğe alan açmış, bu alanın lojistik ve finans kaynağını da ABD Emperyalizmi yapmıştır.
1960 ve 1970'li Yıllarda Türk Sağı bir sokak örgütlenmesi, şiddet yapılanması içerisinde büyük bir güç olarak sahnede yerini almıştır.
Aynı yönetici sınıf 1990'lı yıllarda Kürt Coğrafyasında Kürt Hareketine karşı Hizbullah'ı sahaya sürmüştür.
Yakın tarihimizde görüldüğü gibi Ortadoğu’da İŞİD Öörgütü de aynı imalat atölyesinde üretilmiş ve aynı kesimler tarafından da İŞİD'e karşı mücadele adına dondurulmuştur.
Yani bu coğrafyada İllegal faaliyetin altında Komprador yerli işbirlikçi ve onun patronu ABD'nin imzası vardır.
Türkiye'nin Sermaye Düzeni gericiliğe muhtaçtır. Gericilik ve Faşist eylemlere karşı sermaye sınıfı ile mücadeleden geçer.
Gelinen Noktada düzen kurucuları Türk-İslam Sentezi Koalisyonu yanına Kürt-İslam Sentezi yandaşları ile koalisyonudur.
Yakın Tarihimizde Bahçeli ve Erdoğan’ın birbirilerine nasıl hakaret ettikleri herkesin hafızasındadır.
Aynı şekilde CHP Yöneticilerinin de Davutoğlu ve Ali Babacan hakkında neler söyledikleri hafızalardadır.
Davutoğlu’nun; “Benim ömrüm CHP Zihniyeti ile mücadele ederek geçti” demesi gibi…
Tüm bu zıt hakaret dolusu sözleri ahalimiz yine aynı frekansta değerlendirerek; “Aman canım, siyasilere bakma. Amma da yüzsüz" diyerek az da olsa gülüştüler.
Gülüştüler diyorum:
Düzen koruyucuları bu dalın feodal ve gerici gelenek yapısı içerisinde ahalimizin gülmesini üstü örtülü bir şekilde yasaklamıştır.
Hatta çok gülenlere; “Ne gülüyorsun O.... karı gibi” hakaretlerde bulunmuştur.
Yaaa sevgili ahalim:
Farkında olmadın, bundan sonra da olmayacaksın ondan eminim de senin gülmene bile bu düzen koruyucuları karar veriyor.
Düzen Koruyucuları seni hep şu şekilde yetiştirmedi mi: Edebiyatı ile, okulları ile, sineması ile, erkek dediğin ciddi olur, yani, çatık kaşlı, asık suratlı, gülmez" kafanın içinin nasıl olduğu pek önemli değil.
İşte sizin hikayeniz bu sevgili Bozkurt Kardeşim. (Çoğunluğunuz Bozkurt'un anlamını da bilmez ama neyse!).
Kader seni, sana canavar diyen siyasi yapı ile aynı noktada buluşturur.
Aynı şey Akıncı kardeşlerimiz için de geçerli: Senin saf, temiz, dini duyguların rafa kaldırılır ve "canavar" dediğin İslam ile Milliyetçilik seni yan yana gelmez dediğin Pan-Türkizm Görüşleri ile yan yana getirir.
Ne için?
Düzen koruyucularının düzeni bozulmasın adına.
Türkiye'de hiçbir şey tesadüf değildir.
Sermaye sınıfı o kadar aptal da değildir. Aksine çok donanımlıdır.
AKP-MHP-Destici-Doğu Perinçek hepsinin bir araya gelmesi tesadüf mü?
CHP-İyi- Davutoğlu- Ali- Temel vs bir araya gelmesi tesadüf mü?
Vallahi de değil, billahi de değil…
Her şeyi iyi bildiğini sanan CHP Yöneticilerine ve Saftirik MHP li arkadaşlara sorayım:
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığı tesadüf mü?
Salı Günü hepimizi sıradan geçiren Sayın Bahçeli ve Bay Kemal açıklasın da görelim o zaman! Ekmeleddin Efendiyi kim veya kimler önerdi?
Bu soruların cevabı olmayacak hiç bir zaman.
Düzen koruyucuları 14 Mayıs’a kadar yine bizleri birbirimize düşman edecek, biz de buna biraz değil fazlasıyla meyilliyiz.
15 Mayıs Günü Köylü Köyüne, Şehirli Evineeee…
Oldu da bitti Maşşallah…
Plağın öbür yüzü;
Vatan… Millet… Sakarya devam edecek.
Fakir yine fakir, ezilen yine ezilecek
Kısacası, hayatımız da hiçbir şey değişmeyecek.
(NOT; Bir sonraki yazım vizyonsuz ve ideoljisi olmayan aday adayları için. Şimdiden vizyonunuzu açıklayın. Küsme, darılma yok...
Yorum Yazın