Friedrich Engels "Doğanın Diyalektiği" adlı kitabında insanı insan yapan şeyin emek olduğunu söyler.
İnsanın evrim süreci emeğin sonucudur. Yalınız emek nesil ile yok olsaydı bugünkü modern toplum olmazdı.
Engels; “Emeğin diğer nesillere aktarılması bir kültürün sonucudur" der.
İnsanların evrimleşmesi ve olgun fertler olması bir bedelin ve emeğin ürünüdür. Hiç bir şey tesadüf olamaz.
Rusların Ukrayna'ya saldırması ve Rusya’nın değişik şehirlerinde ki "savaşa hayır" mitingleri beni ister istemez bir empati yolculuğuna çıkardı. Ülkesi savaştayken bir yığın insanın kendi ülkesini protesto etmesinin altındaki neden neydi?
Bu ülkenin Vatandaşları kendi ülkesinin yaptığı bir eylemi neden sorgular eleştirir?
Dünyanın en tutucu devleti olan İsrail’de bile "Filistini destekler nitelikte eylem yapılabiliyor!
Dünyanın değişik ülkelerinde buna benzer örnekler azımsanmayacak kadar mevcuttur. Kurtuluş Savaşı’nda Yunan Askerleri "Anadolu’daki insanlar bizim kardeşimiz" İngiliz Emperyalizmine hizmet etmek için biz neden savaşıyoruz diyerek eylem yapabiliyor.
Bu ülkelerin insanları bizler kadar vatanını sevmiyor mu?
Bu ülkelerin vatandaşları Hain mi?
Bunun bir alt yapısı, bir sebebi olmalı. Özgür olmanın erdemleri, özgürce düşünme, sorgulama bu ülkenin vatandaşlarını neyin sonucu, neyin nedenleri böyle düşünmeye sevk etmiştir.
12 Eylül Faşist Cuntasının baskısının en alevli günlerinde İstanbul’un en kalabalık caddesinde bir asker bir kaldırım taşına çıkar düdüğünü üfler oradaki insanlara şu komutu verir: Herkes yere yatsın.
Herkes dakikalarca yere yatar. Askerin kalkın komutu ile kalkarlar. Hiç bir Allahın kulu demez ki; “Kardeşim sen ne hakla beni yere yatırıyorsun?”. İşin ilginci bu eylemi yapan da asker elbisesi giyen bir tiyatrocudur.
Buna benzer bir örnek de günümüzden verelim: Telefon ile dolandırıcılık! Toplumun her kesiminden, polis, asker akademisyen, doktor, işçi, siyasetçi bu dolandırıcıların ağına düştü.
Burada düşünmemiz gereken iki husus var: İşlerini çok mu iyi yapıyor bu dolandırıcılar? Hayır. Onlar işlerini iyi yapmıyor! Buradaki tılsımlı söz "terör" sözcüğüdür.
İnsanlar karakoldan, adliyeden psikolojik olarak o kadar korkuyor ki; bu terör sözcüğünü duyunca düşünme yeteneğini kaybediyor.
Özgür birey, adalet hukuk olsa insanlar neden korksun karakoldan?
Bu psikolojik travmanın elbette değişik nedenleri vardır. Ama bizler toplum olarak da bunları tetikleyen insanlar değilmiyiz?
Örneğin; Biz de bir ülkeye saldırsak, bir gurup da çıksa saldırmayı kınasa ne olur? Düşünmek bile istemiyorum.
Başta komşusu komşusuna hain der. Ama aynı komşu, komşusu hazineyi boşaltsa hain demez.
Şimdi gelin yine bir empati yolculuğuna gidelim:
Biz çok mu yurtseveriz diğer ülkelerin vatandaşından. Çok mu uysalız, çok mu akıllıyız? Veya O sihirli cümle çok mu Milliyetçiyiz? Üzülerek söyleyeyim hayır. Empatiye devam; İkinci Dünya Savaşında yerle bir olan Almanya ve Japonya halkı on yıl ülkelerinin kalkınmasında boğaz tokluğuna çalıştı.
Biz ikinci dünya savaşına girmedik ama ekmeği karneyle aldık hala onun lafını ederiz.
Gelin bir kafadan test yapalım:
Devletimiz beş ay çalışana ücretini ödemesin. Bakın o zaman Milliyetçi vatanseverler neler neler derler yöneticilerine.
Özgürlük; bir bedel sonucu elde edilir.
Bedel ödenmez ise şekil "a" da ki gibi olur.
Ne demiş büyük düşünür:
“İnsanın insan olma bedeli emektir.”. Onun için boşa dememişler; "Emek en yüce değerdir" diye .
Yorum Yazın