Aksaray
DOLAR34.0692
EURO37.7489
ALTIN2730.4
Ferda Bozkurt

Ferda Bozkurt

Mail: ferdabozkurt@gundemaksaray.com

REFORMCU

Görsel ve Yazılı Basında sık sık rastladığımız bir haber hep dikkatimi çekmiştir.

Bir Ülkede seçim olsa “Reformcu aday” kazandı gibi haberlere sık sık rastlanır.

Onun gelişiminde eli çubuklu yorumcularımız günlerce bu aday üzerinden analiz yaptıklarını sanarak ahkam keserler.

Reformcu sözcüğü bana hep iğreti gelir nedense.

Bu sözcüğün altında kendilerini Reformist ve Reformcu olarak tanıtan kişilere hep şüphe ile bakarım.

Reformcunun genel tanımı mevcut düzeni biraz cilalamak ve şirin göstermekten başka bir şey değildir.

Reformcuların tarihteki çıkış noktaları ve ortak kaderleri hemen hemen aynıdır.

Çünkü Tarihsel Misyonları düzenin yedek lastiği olmaktır.

Tüm çabaları düzen ile ortak hareket ederek biten tükenen düzene hayat suyu vermektir.

Komşumuz İran'da seçimler oldu bizim medya ballandıra ballandıra servis etmeye başladı bile!

Neymiş efendim; “Mollalara karşı ılımlı, reformist bir adam” seçimi kazanmış.

Reformcu Mesud Pezeşkiyan ilk iş olarak Humeyni Fikirlerinden sapma olmayacak dedi de bizimkilerin elindeki çubuk kırılıverdi.

İran’da seçme, seçilmenin kişinin özgür iradesi ile olmadığını, mevcut düzenin izin verdiği sınırlar içerisinde reformcu olacağını da öğrenmiş olduk.

Ve Tarih bizi bir daha yanıltmadı

Sosyalist Düşüncede Reformizm; kademeli artan demokratik ilerlemenin toplumun temel ekonomik ilişkilerini ve politik yapısını değiştireceğini söyleyen bir görüştür.

Yani Devrimci Düşünceye karşı çıkan sermaye ile işbirliği yaparak düzenin aksayan tarafını tamir etmek için vardır.

Bunun ilk belirtileri de İkinci Enternasyonal'in dağılmasına sebep olmuştur.

1915'teki Zimmerwald Konferansı'nda Devrimci Sosyalistler ve Sosyal Demokratların arasındaki fikir ayrılığı zirve yapmıştır.

Savaş karşıtlığındaki fikir ayrılıkları, Sosyal Demokratlar uluslararası karşı birlik yerine kendi ülkelerinin savaşını desteklemeye başlamıştır.

Bu destek özellikle Almanlarda daha da belirgin hale gelerek Hitler'i desteklemeye kadar varacaktır.

Bu kötü şöhret, Sosyal Demokratların sermayenin yedek lastiği olma unvanı hiçbir zaman yakalarını bırakmayacaktır.

Bülent Ecevit yazmış olduğu bir kitabında kendisine Komünist diyenlere şöyle bir savunmada bulunuyor:

“Bizler Ortanın Solu, Demokratik Sol kavramlarını yapmakla asıl biz Ülkemizde Komünist fikirlerin önüne set çektik. Kuzey Avrupa Ülkelerinde de görüldüğü gibi Komünizmin önünde en büyük güç biziz” diyerek Sermaye ve Kapitalist düzene göz kırpıyordu.

Buna benzer tartışmalarda Semavi Dinler de vardır.

Örneğin Tasavvuf terimi de hala İslam Alimleri tarafından tartışıla gelmektedir.

Kimi alimler Tasavvuf Felsefesinin İslam Dünyasına çok faydalı olduğunu, hatta sert İslam Kararlarını yumuşatarak İslam’ın yayılmasına vesile olduğunu söylerler.

Bazı İslam Alimleri ise Tasavvufu bir sapma ve Şirk olarak kabul ederler.

Bu ikircikli davranış biçimi hala günümüzde tartışılarak anlamını korumaktadır.

Mehmet Şimşek açıkça; “Ben Liberal Ekonomi Modelini uygularım. Bu modelin iyi olduğuna inanırım” diyor oysa biz ısrarla ondan Karma ve neredeyse Sosyalist Ekonomi hamleleri beklentisi içerisindeyiz.

Egemen Güçler günümüzde daha da hızını arttırarak bilgi ve kavram kirlenmesini bilerek yapıyor ve kitlelerin kafasını karıştırmak için elinden geleni yapmaktadır.

Oysa her şey kendi kalıbı içinde anlam kazanır.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar