Herkes boğaların kırmızıya karşı bir allerjisinin olduğunu sandı!
Hepimiz boğanın küçük yaşta kırmızıya karşı yetiştirildiğini sandık!
Bazıları daha da ileri giderek boğa yetiştiren kölelerin İspanya Bayrağının renklerine karşı bir direniş olduğunu sandı!
Hatta daha da vites büyüterek “Direnişçileri selamlıyoruz dedi”!
Oysa gerçek sığırların renk körü oldu gerçeği idi.
Bir toplum da Yarı Aydınlar ve Siyasiler neden gelişi güzel konuşurlar hiç düşündünüz mü?
“Hayır düşünmedik efendim” demek için kendimi zor tutuyorum.
Evet hiç düşünmedik.
Çünkü siyasilerin çok yetersizliğine verdik gelişi güzel konuşmalarını.
Oysa Aydınlar, yazar çizerlerin, siyasilerin gelişi güzel konuşmalarının asıl sebebi ne biliyor musunuz?
Hitap ettiği toplumu çok cahil bulmasındandır.
“Nasıl olsa bu toplum bir şeyden çakmıyor, salla salaya bileceğin kadar” durumu.
Haksızlar da değiller hani!
“Aksaray'a tren neden gelmiyor” diye soru soran basın mensubuna siyasimiz ne cevap verdi:
“Bırakın treni, uzaya yol yapacağız”.
Ahalimiz de kendileriyle alay eden elleri patlayana kadar alkışlamadı mı?
Şimdi gelelim asıl karın ağrımıza.
Aklıma iki yakın tarihte tanık olduğumuz iki olay geldi:
Birisi Hamasın Lideri Haniye, birisi de Hizbullahın Ölen Lideri Nasrallah.
Asrın Liderimizin bu iki insanın öldürülmesi olayına yaklaşımını bir hatırlayın!
Haniye öldürülünce ülkede yas ilan etti.
Nasrallah öldürülünce ismini dahi anmadı ve sadece Lübnan'a yapılan saldırıları kınayarak kurnazca işi geçiştirdi.
Asrın Liderimiz olaylara hala mezhepsel bakıyor.
Ortadoğu’nun ve İslam Aleminin bu duruma düşmesinin en büyük sebebinin Mezhep Savaşları olduğunu bir türlü dile getirmekten çekiniyor.
Tüm bunların siyasi yansıması olan Eli Çubuklu Yorumcularımız ne yapıyor?
Maç anlatan spikerler gibi ölüm haberlerini anlatıyor.
İkici olayımız da insanlığın gözlerinin önünde devam eden soykırıma Türkiye’de sol kesimin yaklaşımı nasıl?
Nasrallah'ın öldürülerek Hizbullah'ın darbe yemesi, Türkiye Siyasi İslamcıların önemli bölümünü ve Liberal Solu gizleyemedikleri bir mutlulukta birleştirmiş durumda.
Tıpkı Suriye İç Savaşı'nın başlangıcında o zaman da cihatçılar, İsrail ve liberaller Suriye Devrimi denen ABD Operasyonunda ortaklaşmıştı.
Şimdiki manzara da aynısı, hiç değişen bir şey yok.
TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan bir gazeteye verdiği demeçte; “Nasrallah'ı bir dinci olarak değil, İsrail ve ABD'ye karşı sarsılmaz bir biçimde mücadele eden bir direnişçi olarak selamlıyoruz” diyor.
Demesine diyor da işte tam da burada renk körlüğü başlıyor.
Nasrallah ABD karşıtı ya yeter.
Ama bir genel sekreterin de Ortadoğu denilen bu coğrafyada tüm tarikatların ve bölünmenin tek patronunun ABD olduğunu bilmemesi mümkün değil.
Kemal Okuyan tıpkı “Boğanın Kırmızıya Saldırdığı” gibi işin içinde ABD varsa yeter onun için.
Hamas’ın da, Hizbullah’ın da ABD'nin bir projesi olduğunu sadece sağır sultan bilmekle kalmıyor, adamlar kendi resmi raporlarında söylüyorlar.
Renk körlüğü denen beladan kurtulmamız için tek çaremiz kendimizin sorgulama ve araştırmasından geçiyor.
Elin adamlarının yapay zeka projesine geçtiği bir dönemde hiç değilse biz de bu körlük belasından kurtulalım.
Yorum Yazın