Bütün toplumlarda olduğu gibi Türk Kültüründe de Devletin Yapısı ve Yönetimi hususunda konuşmak, eleştiri yapmak ve sorunlara çareler üretmek olağandır.
İnsanların yaşadıkları ülkenin kim tarafından, nasıl yönetilmesi gerektiği hususunda az ya da çok söyleyecek sözleri mutlaka vardır.
Toplumlarda yöneten ve yönetilenler olduğu müddetçe yönetilenlerin, kendilerini yönetenler ve yönetim biçimi hakkında konuşmaları, beğendiklerini övmeleri, beğenmediklerini yermeleri doğaldır.
Sağ Siyasetin en temel kavramları ve kırılma konusu “Kutsal Devlet” adı altında otoriteleşmesidir.
Nasıl Kutsal Ailede otoriter bir baba varsa, Devletin başı da kutsal ve otoriterdir.
Sağ Siyasetçilerin makas değiştirme durumunda sarıldığı tek argüman “Devletimizin bize ihtiyacı var” safsatasıdır.
Tüm ahlak kavramlarını bir tarafa iter ve bu konuda Makyavelist bir tutum takınır.
Yani ahlaka karşı menfaati önceleyen bir yaklaşım sergiler.
Yakın Tarihimize bir bakalım:
Herkes Bahçelinin Erdoğan'a karşı neden beyaz bayrak çektiğini yazdı çizdi.
Birbirilerine karşı söyledikleri laflar yenilip içilecek bir durum değil.
Bu keskin dönüş hakkında çok şeyler söylendi ama temel neden ahlak kurallarına karşı menfaat söz konusu olmuştur.
Bahçeli tabanının Devlet Desteği olmadan yaşayamayacağını çok iyi biliyordu. Tabi bunun bir de siyasi meşru tabanı oluşunca önemli kurumları alarak iktidara yanaştı.
Bu ve buna benzer kişilik kayması AKP içinde de mevcut.
Numan Kurtulmuş’un AKP hakkında söylediklerine bir bakın bir de şimdiki pozisyonuna bakın.
Keza Süleyman Soylu önce ne diyordu Erdoğan hakkında şimdi ne diyor.
Tüm bunlar tesadüf mü?
Elbette hayır.
Hepsinin ahlak karşısında erimelerinin nedeni beslendiği sağ siyasettir.
İşlere Devlet, Millet Ağzı ile başladılar hepsi çok önemli mevkilerde görev yaptılar.
Davutoğlu ve Akşener’in de şimdilerde yaptıkları geçmişte arkadaşlarının yaptıklarının aynısı.
Birisi mevcut partisinden Başbakan olmuş, Genel Başkan olmuş Meral Hanım yeni parti kurmuş.
Bunların söylemi AKP İktidarının Ülkeyi nasıl kötü yönettiği şeklinde değilmiydi?
O zaman şu soruyu soralım:
“Ne değişti de şimdi İktidarla flört ediyorsunuz? O zamanki dedikleriniz mi doğruydu şimdikiler mi? Sizleri tekrar AKP saflarına çeken neden ne? Her kim olursa olsun, hangi partiden olursa olsun bugün siyah dediğiniz bir olaya yarın nasıl beyaz diyebiliyorsunuz?”.
Tüm bu olayların asıl sebebi Ahlak Erozyonu değilse nedir?
Yıllarca Neo- Liberal Siyaseti artık sağ-sol bitti ideoloji de neymiş demelerinin asıl nedeni bu olaylar işte.
Siyasiler menfaati icabı çok rahatlıkla makas değiştirebiliyor.
Oysa siyaset ulvi bir görevdir.
Siyaset kişinin ve kitlelerin düşüncelerini namuslu bir şekilde iktidara taşımak değil mi?
“Canım siyasette bunlar olur” diyenler hiç kusura bakmasın unlar yozlaşmış kasaba siyasetçilerinin işidir.
Ülke menfaati için toplumların çıkarlarını korumak için bir avuç vurguncuya karşı kitleleri koruyan siyaset biçimi hep var olacaktır.
Tarih Zübük Siyasetçileri hep layık olduğu yerde anacaktır.
Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Ahlak kavramını avara lafların içinde, gündelik hayatında baş tacı yapanlara duyurulur.
Yorum Yazın