SOSYOLOJİK GERÇEKLİK

Her şey Suud Veliaht Prensi Bin Selman'ın geçtiğimiz günlerde Türkiye Ziyareti ile başladı. İsmailağa Cemaati'nin Lideri Mahmut Ustaosmanoğlu'nun cenazesinde yaşanan olaylarla gündemin tepesine oturdu.

Bu iki olay sonrası Türkiye'de yeniden Laiklik konusu tartışılmaya başlandı. Sanki Türkiye'de Laiklik kalmış da onun tartışması yapılıyormuş gibi bir hava oluştu.

Bir cemaat liderinin cenaze töreninde neredeyse Devlet Töreni yapılması bazı kesimi numaradan bir tartışma içine çekti.

İktidar yanlıları bu olayı köpürtürcesine kullanmaya çalıştı. Muhalefet kesim ise özellikle CHP utangaç ve görmezlikten gelme bir yol izledi.

İşte tam bu esnada Türk Solunun içine sızmış, sol ile hiç alakası olmayan "Aydınlık" kırıntıları sazı eline aldı. Esas ve var olma görevlerini derhal yerine getirmeye soyundu.

Kısaca bu ‘Aydınlık Avanesi’ne bir bakalım:

Uzun uzun anlatmaya gerek yok; Bildiğimiz Doğu Perinçek avanelerinin kırıntıları. Sol içindeki sızma, oportunist, komplocu ajan takımı.

Ne kadar bu guruptan ayrıldığını söylese, öz eleştiri yapsa da o eskimiş köhne alışkanlıklarından vazgeçmeyen Soner Yalçın.

Kendisini günlük takip ederim. İyi bir araştırmacı, dolu dolu bilgiye sahip ama o Oxymore ve manipülasyon tavrından bir türlü vaz geçmediğini izledik.

Soner Yalçın’ın son günlerde kaleme aldığı yazılara bir bakalım:

Nakşibencilik ve Türkler, Mahmut Efendi ve Cheryl Flake, Kimin kafası ile düşünüyorsunuz.

Bu başlıklı yazıları bile iyi bir analiz edilince bunlar ile bu Manipülasyon hareketinin başladığını görürüz.

Yazar bu tutumu ile bir cemaat hareketini sevimli göstererek bunlar sosyolojik bir gerçeklilik diye güzelleme yapıyor.

Bir zamanlar FETÖ örgütüne de sivil toplum güzellemeleri yapılırdı. Soner Yalçın ve bazı sözüm ona sol yazarlar da bu geleneğe ayak uydurarak; “Laiklik yeniden tartışmaya açıl bilir” gibi saçma sapan zihin bulandırma işlerine soyundular.

Herkes şunu düşünebilir: Birkaç yazarın yazısıyla mı Laiklik düşüncesi sekteye uğrayacak?

Elbette değil ama alttan alta bu ısınma turları tutmadı değil.

Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu parti bile Laiklik konusunu çoktan rafa kaldırmadı mı? Varsa yoksa bir oy uğruna tüm ilkelerinden taviz vermedi mi?

Bu konuları göz önüne getirilince bunların o kadar da masum olmadıklarını görüyoruz.

Olmayan bir şeyi varmış, ya da başka bir şeymiş gibi göstermeyi amaçlıyorlar. Bilinç bulanıklığı yaratarak egemen sınıfların elinde bir ideolojik manipülasyon sunma gayreti gösteriyorlar.

Bu nedenle, Ülkemizde sömürü düzeniyle mücadeleyi laiklik mücadelesinden, Laiklik mücadelesini de sömürü düzeniyle mücadeleden ayrıştırmak mümkün değildir.

Laiklik olmadan ne demokrasi, ne bilimsel bir düşünce mücadelesi vermeniz mümkün değil.

Ondandır ki; Egemen güçlerin tek derdi Laikliktir.

Çağdaşlaşmanın önüne set çeken gerici güçlerin tek derdi Laikliktir.