Televizyon haberlerin sıkça duyduğumuz ama üzerinde hiç düşünmediğimiz ve sorgulama dahi yapmadığımız haberlerle doludur.
Dünyanın değişik ülkelerinde, özellikle Avrupa'da; “aşırı sağcılar şunu yaptı, aşırı sağcılar Türklerin evini kundakladı, aşırı sağcı biri Kur’an-ı Kerim yaktı” gibi haberlerle sık sık karşılaşırız.
Özellikle Siyonist, ırkçı, Aşırı Sağcı Netanyahu Hükümetinin Filistin Halkına yaptığı soykırım ve İnsanlık dışı davranışlarını ekran başında acı çekerek izleriz.
Aşırı sağcıların yapmış oldukları bu insanlık dışı eylemlerini izlerken insanın aklına şöyle bir soru da gelmiyor değil:
“Kendi ülkelerinde kendilerini aşırı sağcı, ırkçı, Radikal Milliyetçi olarak tanımlayan insanların ne hissettikleri!”.
O zaman nedir bu aşırı sağ?
Kendi imkanlarım dahilinde yapmış olduğum araştırmadan anladığım kadarıyla; “Aşırı sağ Demokratik sistemin kurallarını, eşitlik ilkesini, bireysel özgürlüğü ve siyasi aktörlerin tamamının eşit haklardan yararlanmasını reddederek bunun yerine; ırk, etnik köken, din gibi kişisel özelliklere dayalı otoriter bir sistemin savunuculuğunu yapan, siyasi amaçlarına ulaşmak için şiddeti araç olarak kabul eden bir ideolojidir.”
Benim merakım siyasiden çok sosyolojik!
Kendi çıkarları için Avrupa’da solcu olup Türkiye’de sağcı olanların aşırı sağ ile yatıp, aşırı sağ ile kalkan insanların sosyolojik olarak nasıl bir kuram içerisinde oldukları?
Bu konuda eserlerinden yararlandığım Ahmet Aslan Hoca bakın ne diyor:
“Modernleşme Teorisine göre sosyal ve ekonomik gelişme hızı aşırı sağcı eğilimlerde belirleyici bir etkendir. Toplum ve ekonomi çok hızlı bir şekilde büyüdüğünde ve karmaşıklık arttığında nüfusun bir kısmı kendini bunalmış hisseder. Bu kesimler basit bir çözüm olarak tarihe dönük düzen ve sosyal hayat hayallerine yönelir. Modernleşme teorisi ile bağlantılı olarak bireyselleşme tezi de sağcı eğilimlerin sebeplerine dair bir açıklama önerir. Almanlar için güçlü bir lider, toplumsal statü ve iş arzusu yanında göçmenler gibi iç düşman aşırı sağcıların gelişmesinde önemli bir katkıdır…”.
Birinci Paylaşım Savaşında yerle bir olan Almanya'da aşırı sağ, Faşist Hitler’i yarattı. Aşağılanan ve ezilen Alman Halkı Nazizm’in kurbanı oldu. İkinci Dünya Savaşında Naziler tarafından soykırıma uğrayan İsrail de belki bu aşağılanma ve ezikliği Mazlum Filistin Halkından çıkarıyordur. Kimbilir!
Aşırı sağcılar için “modernleşmenin kaybedenleri” denilmesinin altında bu ezikliğin yatıyor olması ve bunun onları tarihi geçmişine yönlendiren etkenlerden birisi de neden olmasın!
Burada anlamaya çalıştığım kendi ülkesin de aşırı sağcı olup yurt dışındaki aşırı sağa lanet okumanın nasıl bir psikolojik duygu olduğunu gerçekten merak ediyorum.
Bilerek veya bilmeyerek Kapitalizm ve onun son aşaması olan Emperyalizme tavır almayan aşırı sağ karşıtlıkları nedense hep bireysel.
Emperyalizm de Siyonizm de gücünü sömürü ve yayılmacı politikalardan alır.
Ekran başındaki eli çubuklu uzmanlarımız İsrail'in Filistin’e nasıl zulüm yaptığını anlatır ama bunun kaynağının Emperyalist Emellerinden kaynaklandığını nedense pek dile getirmezler.
Yorum Yazın