“Para kral oldukça, özgürlük de adalet de mümkün değildir" Albert Camus.
Yegâne amacı kar etmek ve karı büyütmek olan, her türlü etik değere yabancılaşmış bir sosyal sistemde adalet ve eşitlikten söz etmek çok da iyimser bir yaklaşım değildir.
Ülkemizin ekonomik ve sosyal çöküntüye girmesinin tek sorumlusu 20 yıllık AKP iktidarı değildir elbet.
24 Ocak Kararları, 12 Eylül Rejiminin dayatmış olduğu liberal ekonomiler bu işin aslı ve temel belirleyici faktörleridir.
Bu konuda da zaten kimse herhangi bir inkara gitmiyor.
Erdoğan her söylemlerinin başında Menderes ve Özal'ın devamı olduğunu söylemekten geri durmuyor.
Hatta onun yerine geçip bu ülkeyi ekonomik yönden düzlüğe çıkaracağını iddia eden partiler de bu konuda Erdoğan’dan geri kalmıyor!
Böyle bir düzende kim neyi değiştirecek, yoksullara, emekçilere ne verecek?
Esas sorun burada başlıyor.
Beş yılda bir sandığa giden vatandaş neye göre oy verecek?
Kendi seçtiğine mi? Birilerinin bunu seçeceksiniz dayatmasına mı?
Sorun; yönetenleri değiştirmekte mi, sistemi değiştirmekte mi?
Tüm bu soruların yanıtına bakmadan medya ve siyasi reklamcıların şişirmesi ile yeniden bizleri beş yıl yönetecek insanları seçeceğiz.
Parası olan, ekibi olan, medyası olan, dayandığı ağ babaları olan birer birer meydana çıkacak ve bizler de onların birini seçmek zorunda kalacağız.
Ortak görüş:
İçinizden biri; Hizmete hazırım, vatan sevdalısı, yaparsa ben yaparım gibi akla mantığa sığmayan Billboard gösterisi ile seçim çalışması hızla devam ediyor.
İktidarın Kapitalist Sermayeye hizmet ettiğini anladık da bunun bir tersi veya çoğunluğun çıkarına hizmet edecek bir söylem duydunuz mu?
Her seçim; “Sen git ben geleyim.”.
Tamam o gitsin, sen de gel de; sen de farklı bir şey söyle kardeşim…
Bu işler Halil İbrahim Sofrası ile olmaz, oradan bir şey çıkmaz. Çıksa çıksa Feodal kesimin kırıntılarına mesaj çıkar.
Tüm siyasi partilerimiz ve onun ürettiği çarpık aday belirleme yöntemi bile bu işlerin tekrardan başka bir şeye yaramayacağının habercisi değil mi?
Siz hiç duydunuz mu bir aday adayının misyonunu, vizyonunu, ideolojisini, hitap ettiği sınıfı hakkında konuştuğunu!
Ortak görüş; "Benim babam senin babanı döver.".
Kim kimi seçiyor, seçilecek aday neye hizmet edecek bilen var mı?
Herkese hizmet yarışında olma kardeşim, sana kim diyor hizmet et diye.
Önce seni bir tanıyalım: Sen kimsin, Cin mi, Şeytan mı?
Her partide sayısız aday adayları var.
Tamam anladık herkesin aday adayı olma özgürlüğü var da, bazı aday adayları partinin üyesi bile değil.
Partinin önünden geçen aday adayı, Genel Merkezin önünden geçen Genel Başkan Yardımcısı!
Var mı böyle bir düzen Allahaşkına.
Aday adaylarımız hangi partiden olurlarsa olsunlar, önce şu işin ciddiyetini öğrenmek için soruyorum:
“Genel Merkeze adaylık ücreti ödediniz mi? Ödemediyseniz sizler kendiliğinizden mi aday adayı oldunuz?”.
Tamam, ona da varız!
O zaman şu ideolojini bir açıkla; “Sağcı mısın solcu mu” nesin öğrenelim.
Öğrenmek bu toplumun, seçmenin hakkı değil mi?
Hiçbir şey değişmeyecek. Çünkü hiç kimse sistemi değiştirmek için bir şey yapmıyor, yapmayacak da zaten.
Yine ezilenler ve dar gelirliler ağlayacak, yine ihale kovalayan rantçılar gülecek.
Bizler de Demokrasi ayaklarına yatıp yutkunacağız.
Ne diyelim:
Çarşınız Pazar olsun ama ben pazarcıyı bilmeden, bilmediğim, tanımadığım pazarcıdan alışveriş yapmayacağım.
Yorum Yazın