Vicdan: bireyin kendi ahlaki görüşüng esas alarak yaptığı bir insani özelliktir.
Vicdanın var olduğunu savunan felsefe akımları bulunmakta ancak benim düşüncem vicdan sonradan kazanılan bir yetenektir. İçgüdüsel bir davranış değildir.
İnsanların vicdanlı ve duyarlı olmasının bazı etkenleri vardır.
Bunlar bulunduğu sosyal ve coğrafi koşullardır. İnanç yapıları, benimsediği ideolojiler, bunların hepsi birer etkendir.
Bu işler tamamen ahlakla benzer doğrultuda işler.
Bir insan iyiyle kötüyü kendi ahlaki değerlerine göre belirler ve zamanla oluşur.
İnsanların ahlak anlayışına da bazı etkenlerin etki yaptığı bir gerçektir.
Bu değerler vicdanda da bu şekilde gelişir, bireyin kendisinin belirlediği ve zamanla değişkenlikler gösterdiği bir yetenektir.
Ancak Metafizik Anlayış bunun doğuştan geldiğini savunur ve böyle kabul eder.
Seküler Anlayış kişinin toplumdaki görgü ve bilgiyle oluştuğunu, bazı felsefeciler ise bunun bir yetenek olduğunu ileri sürer.
Tabi herkesin kendine has iyi ve kötü tanımı vardır.
Bu iyi ve kötü tanımına göre vicdan ve ahlaki değerleri oluşur.
Mevlâna’ya göre iyi ve kötü kavramları iç içedir. Kötülük iyilikten ayrılmaz, iyilikte kötülüğü bırakmaz. (Kötülük olmadan, kötülüğü terk etmek imkansız der.).
Ahlak ve vicdan iç içe ise her konuda ahlaklı olduğunu öne süren dini düşünürlere, hatta insanın iyi ahlaklı olmasına dini inancı şekil verir diyen dindar kesime bazı şeyleri sormak lazım!
Yaklaşan her Ramazan Ayı’nda, bu kutsal günde neden tüketim maddeleri iki katına çıkar? Bu kutsal günü bile kendi çıkarlarına alet eden insanların ahlak ve vicdan sorunlarını nerede aramalıyız?
İnsanın tüm sosyal davranışını dini temellerde arayan insanlar neden adalet, hukuk, insanın insana saygı ve sevgisini esirgerler?
‘Devletin malı deniz, yemeyen domuz” şiarı ile nasıl haksızlık ve zulme, rüşvete göz yumulur?
Siz bir dindardan duydunuz mu; “Şu parti rüşveti, hak yemeyi körükledi. Benim ona oy vermemi vicdanım uygun görmüyor” gibi bir söz.
Zekatını bile vermeden gösteriş için Hac Ziyareti yapanları, komşusu açlıktan kıvranırken Hac İbadetini yapanları hangi ahlak ve vicdan normları içerisinde değerlendireceğiz?
Nüfusunun yüzde sekseni Ateist olan Norveç ve buna benzer ülkelerin en düşük suç oranına sahip olduğunu, hırsızlık ve rüşvetin yok denecek kadar az olduğunu nasıl izah edeceğiz?
Her Ramazan Ayı yaklaşırken alışagelinmiş klasik; “Denetimler arttı fiyat kontrolü yapılacak” demenin bir utanç kaynağı olduğunun ne zaman farkına varacağız?
Herkesin hakkını ve hukukunu gözeten, herkese saygılı, ahlak ve vicdanlı günlere çok ihtiyacımızın olduğu bir ortamda vicdanlarımızı cüzdanlarımızın içerisine mahkum etmeyelim.
Her şeyi kamu düzeninden beklemeyi biraz ertelenen bir tavır olarak görüyorum.
Fert olarak, toplum olarak bizim de kendi yapacaklarımız olmalı.
Hiç değilse; “Dürüst ve vicdanlı olmak” gibi.
Ne dersiniz…
Yorum Yazın